Suya Gem Vurulmaz
Suya gem vurulmaz, balçıkla sıvanmaz güneş,
Binlerce güvercin ikbale kanat çırparken, İbrahim’i korkutmaz kinle yakılan ateş. Ölüm bile vız gelir, kalpler aşkla çarparken; Bilmezler ki Yusuf’un damdan hoşlandığını, Mahzenlerde yeni bir fecre başlandığını. Musalar Firavunlardan merhamet dilemez, Kof beyinler pranga vuramaz atlılara. Burnunun ötesini görmeyenler bilemez, İmreniyorken rüzgâr, ışık kanatlılara. Bilmezler ki Mecnun’un kumdan hoşlandığını, Leyla’nın uğruna çöllerde haşlandığını. Rengârenk nağmeler inletiyorken cihanı, Görmüyorsa gözler, işitmiyorsa kulaklar, Ne yapayım tahtı-sarayı, ne yapayım hanı? Çağlayıp ummanlara akıyorken ırmaklar, Bilmezler ki İsa’nın Şam’dan hoşlandığını, Mehdi beklentisiyle gökte yaşlandığını. Karasevdalıların yüreği pare pare Başkalarının derdiyle ciğerleri kebap; Yaratan’ın ihsanı şifa adına tek çare, Yoksa ne yapar dünyadaki geçici azap? Bilmezler ki Eyüp’ün gamdan hoşlandığını, Yar için yaranın kemiğe işlendiğini. Hak yolunda ruhlarını pervane edenler, Vuslat hülyasıyla revandırlar doludizgin. Her yana sevgi üflerken divane bedenler, Durdurabilir mi hiç bir delidolu, azgın? Bilmezler ki Nebi’nin kimden hoşlandığını, Umut kervanlarının neden taşlandığını! 06.06.2015 Muhittin Alaca |