Palyaço
Kuşkonmaz
kervan geçmez ıssızlığıyla bir pazar sabahı daha uyandım, sensiz dünden, "sen" umutlu ocak ayını bile utandıran güneşli ılıman yaşanılası yeni bir güne.. Mahmur gözlerimdeki aşk yine bıçak sırtında, kanıyor, yalın ve çırılçıplak silkinip imgelerinden, sekiz sütuna manşet büyük puntolarda palyaço olmuş bu sabah vaaaah vah !. Oysa; oysa ki, o palyaço bendim! Gizli bir masal sevdalısıydım hep, bedenim ve zihnim hep yorğun, hep yüreğimde acılardan kalın bir tortu, dilimde hep kelepçe, aaaah ah......, bir de gölgem gibi hep yanımda taşıdığım şu kahrolası yalnızlığım. Sanki; döşümde saplı kalmış paslı bir bıçak ! Ya talihsizliğimin iplerini koparacak, Ya da ecel olup ömrüme saplanacak ! Anla işte, anla yani. Müebbete vurulmuş, sana hapsolmuş ve karanlık çıkmaz bir sokakta çıkmaz’ım sen, olmaz’ım sen olmuş. İşte böyle bir açmazda soluk alıp vermekse yaşamak......, hele hele yüzüme de bir tebessüm kondurabiliyorsam ki; içimde korkunç kasırğalar koparken, mutsuzluk, acı ve yalnızlık dalğalarında bile yalnız bir başıma boğulurken, evet yaşıyorum ben ! Yaşıyorum bir palyaço gibi. Yüzüm de gülücükler, gözlerimdeki yaşlarmı farkedilmedi? Yani ne önemi var, mutlu oluyor ya şakaladığım insancıklar. "Onlar" da seviyor........muş ! Beni, ama bir şaka gibi. Bense seviyorum, her renk ve demet demet çiçek gibi. sunuyorum sevgilerimi duyğularımı. Bak işte harcı/yorum bu ömrü, eğer harcamaksa sevmeden yaşayamamak.. Ben uçsuz bucaksız bir bozkırda boynu güneşine sevgiliye dönük çaresiz bir ay/çiçeğiyim. Işıksız sevgisiz ve sensiz yapamayan. Heyhat ! Solacaksa da solsun ama varsın yalnız, yalnız sana feda olsun bu hayat !!!!.... 12:01:1992/22:05:2015. |