EŞK-İ ŞÂDİ"" Ey bana Yâr bildiğim Toprağına çalıp tenine sar dediğim Sanma ki sana sevdâm Arkası yırtık gömleğindendir. Sana yangınlığım İçimde Bir Züleyha dolusu kuyular açan Hasretindendir Hasretinden "" Kaç Züleyha attım Yakub’un kör kuyularına Bana kalsın diye Yüzünün Mısırî coğrafyasına Kesik parmaklarımın kanıyla çizdiğim Yusuf Anlamadın Kaç şiirimin sırtına saplayıp kalemimi Ve Geçirip boynuna kaskatı kesilen ellerimi Sen diye diye bağırttım da Duymadın Dualar adadım Adımın üzerine yazdığım adına Dilekler bağladım Soğuk duvarlarımdan uzaklaşan hayâlinin ardına Ver O’nu bana Râb dedim Al beni kat yanına Sakla beni Tütün kokulu dudağının İzmarit sarısı saklısında Olmadı Yâr ol bana Yâr dedim Çevir artık sevdâmın yollarına adımlarını Cehennemimin hârına bir tut da ellerini Sana yangınlığımın dayanılmazlığının farkına var dedim Yâr ol bana Yâr Olmadın Sen Züleyha Ahh Züleyha Ahlar sana Züleyha Sen Yusuf’un zindan zindan kaçtığı gün/âh Sen Her rûyayı kendi hayrına yorumlayan tûfân-ı segâh Sen Kağıda kanlı gözyaşlarıyla yazılan Yusufî nâme-i âh Sen Ah/sen Ahhh Sen Yusuf’u gördüm diyene bahşedip servetini Etmedin mi Yırtık yamalı bir elbiseye tâmâh Ahh Züleyha Zifâfı Yusuf’la hükmolunan Mısır Azizi’nin evlatsız bakîre kadını Sen Yüreği aşk-ı derûnda bârgâh Sen Ruy-i zîbayîsi bir hasret illetine dûçâr Mihrîmâh |
saygılar iyi geceler