YOKLUĞUNDA
hani yoktun ya
gitmiştin ben tek başıma akşamın mezar karanlığında çaresizliğim celladım kalemim ve kağıdım kala kaldım gök çığlıklar da bulutların sürücüsü rüzgar kırbacını vurdukça gök benimle sağanak damlalar ateş misali masayı da kağıdı da dağladı kalemim anılara varıp ağladı söyleştim ölümle şairliğime sığındım yazdım sustu ölüm tıkadım kulaklarımı sonra ki sesine kaldı şimdilik öylesine yakıştı mı bana ağlamak ey ölü gözü ışıklı eski küçük şehir dert dereleri akarda yamaçlarından sokakların da nehir kahır her yanın her mevsim kışın kara yazın kış misali buz üstüne kar karanlık sokaklarında suskun virane evlerinde kederden acıdan başka ne var kağıt ıslak masa dengesiz kalem yazmaya mahkum ama isteksiz söyleştim ölümle şairliğime sığındım yazdım sustu ölüm tıkadım kulaklarımı sonra ki sesine kaldı şimdilik öylesine 17.05.1981 saat 02.30 Çubuk/ANKARA |