Şehit Yusuf'aGün batımında Bir bağ bozumunda Havada kasvet Yürekte hasret var. Rüzgârla dans ediyor altın renkli başaklar Hangi kulak işitmez Huzur dolu o ritmi, Mola verip orkestra Bir melodi bittimi Yorgun ama mutlu Dinlenirken başaklar Umutsuzluğu aşıp Umuda koşacaklar... Yel eserken Kıble’den yayılıp ağır ağır Bir ney sesi yükselir semaya perde perde Salınmaya başlar Aheste mi aheste. Bir derviş edasıyla kıyama dikilirler Ya Allah Ya Bismillah Secdeye eğilirler. Bu virt ile büyüyen bir zikir halkasında Onlarla bütünleşmiş Nur yüzlü Ayşe ana! Oğlunun özlemini başaklara bağladı. Çiğ düşen sabahlarda Onlar ile ağladı. Bağ bozumu Hasat mevsimi, Hazan mevsimi. Ayşe ana için. Hasret mevsimi... Gün ağarırken şafakta Bir tek başak bile kalmayacak ayakta. Elbette bu bir sonun başlangıcı olacak Nice yoksul karnını ekmekle doyuracak. Cemre düşüp toprağa yeniden Tohum filizlenecek Yeşerip boy atınca Asker Yusuf gelecek. Fidan boylu, Güzel huylu, Ayşe ananın gözünün nuru. Bir tanesi Yusuf’u Asker oğlu. Gelinlik kız bakardı El altından Köyünden Evlendirecek Düğün edecek Yusuf’un mürüvvetini görecek. Düşünürken bunları tatlı bir rüyaya daldı. Keklikler ötüyor sis çöken yamaçlardan Bir Yusufçuk seslenir Asırlık ağaçlardan. Dağlarda mis gibi kekik kokusu Keklikte Avcı korkusu. Bazan sessizliği dinler susarak Bir dal kırılsa, Yada kıpırdasa bir yaprak Yüreğinin sesi bozar sessizliğini. Anlatmak için son bir kez çaresizliğini. “Kim O..” Diye haykırır ana keklik. Anlar onun korkusunu Yusufçuk, Ölmedi ya erkeklik Cevap verir “Benim.Korkma.Yusufçuk,Yusufçuk.” Hava puslu Avcı pusuda Yusufçuk Son uykusunda... Gün batımında ve bir bağ bozumunda Hava puslu mu Puslu. Kulaklarında patlayan tüfeğin yankısı Yüreğini parçalayan ölüm korkusu. Aradı, Seslendi Ana keklik Bulamadı Yusuf’u Süzülüp gök yüzüne Kanat açtı tanrıya Kahramanlar yatakta Uykuda ölmezdi ya. Çaresiz Yuvasına Yavrularına döndü. “Yunus’ca yaşadı ve Yusuf’ça öldü.” Dedi. Geride bıraktı Yusufçuk Anlatılmaz bir acı. Ne istedi Yusuf’tan Bilmem ki hain avcı. Muallâk Zihinlerde Anlamsızca bir soru: Ne ateş yaktı alevi, Ne su söndürdü koru Yorgun Yaşlı yüreği Dalmıştı ki uykuya. Rüyanın ortasında Sıçrayarak uyandı Zavallı Ayşe ana. Boğazında düğümlenmiş nefesi Kulağında çınlayan Oğlu Yusuf’un sesi “Yandım anam mm...” Titreyen dudaklarıyla yakardı! “Allah’ım bu acıya dayanamam! Sen Yusuf’umu, Sen oğlumu esirge. Kına yakıp eline Davulla, Zurnayla gönderdim askere. Yusuf’um daha çok genç Ne olur, Ölmesin Yiğidim yuvasına Tabut ile dönmesin. Al Gözlerim görmesin. Ben öleyim de Tek Yusuf’um ölmesin.” Göz yaşına karışmış anlından akan teri Titreyen elleriyle Sıyırdı perdeleri Güneşi aradı Gece karanlığında. Tufanlar kopuyordu Bahtsız yalnızlığında. Yerinden fırlayacak gibi çarpıyor Kavrulmuş ana yüreği Ölmeden Yusuf’unu görebilmekti, Onun bütün dileği. Kırpmadan gözlerini Diredi karanlığa. Karanlığın ötesinden Gelecek aydınlığa. Gecenin sonunda Sabah, Bu yolun sonunda yine bir yol Şu dağın ardında bir dağ daha var. Umutla bekleyecekti Oğlu dönene kadar. Dudaklarında dua, Ruhunda elem Hüzün. Sabahı yok mu, Ya Rab Bu gece neden uzun Heyhat. Bu gece bitmeyecek Hiç sabah olmayacak. Ayşe anam, Bahtına, Hiç Güneş doğmayacak. Bu Gece değil anam! Gözüne inen perde “Yiğit oğlun Yusuf Şehit oldu askerde.” “O, Bizim de Yusuf’umuz Şerefimiz, Namusumuz ve ebedi gururumuz.” Sesin geldiği yana yönelip Ayşe ana Uzatarak elini Dokundu şapkasına. Titreyen elleriyle omuzunu kavradı, Konuşanın komutan olduğunu anladı. “O benim ciğer parem, O benim ruhum, Canım! Anlat Nasıl oldu Ne olur komutanım.” “Yusuf bizim bölüğün en kahraman neferi Bütün arkadaşları onu İnanın çok severdi. Cudi Dağı’nda bir gün Böyle bir akşam üstü Terörist takibinde Asker pusuya düştü. Yola hakim bir yere mevzilenmiş hainler. Bunca kana doymadı Gözü dönmüş caniler. Yağmur gibi yağıyor, Başımızdan mermiler Son mermiyi silaha Bismillah diye sürdüm. O an, Siperinden bir ok gibi fırlayan Şehit Yusuf’u gördüm. Cudi, Cudi olalı Böyle nida duymadı. Yusuf’un, Allah sesi, Dağlarda yankılandı. Elindeki bombanın çekiverip pimini Başlarına çökertti Ayıların inini. Bizi kurtardı ama Kendisi şehit oldu. Rütbelerin en yücesi Şehadet onun oldu. Ne mübarek anasın ki Oğlunu şehit verdin. Bu gün doğan oğluma Onun adını verdim. Benim oğlum Yusuf’ta vatana feda olsun. Şehitler ölmeZ anam Vatanımız sağ olsun. Karanlığın içinden karanlığa bakarak Görmeyen gözleriyle Etrafı tarayarak Yusuf’u Yusufçuğu düşündü... Hafifçe gülümsedi. Bir nur indi yüzüne Ana keklik misali Kanat açıp tanrıya Gökyüzü’ne yükseldi. “Yusuf’um, Şehidim” oldu, Onun en son sözleri. Yığılıp kaldı garip Ve kapandı gözleri. Gün batımında Bir bağ bozumunda Hava puslumu puslu Kalleşler yine pusuda Yusuf ile Ayşe ana Ebedi uykusunda. |
Antolojide günün şiiri olma hakkını söke söke elde
etmiş olan bu muhteşem eserini buradada okumak
beni ziyadesiyle mutlu etti..
Neyseki burada hain cırtlak çakal sesleri yok şiirin
altındaki yorumlarda..
Apo denen bebek katili şerefsizin idamı mecliste durdurulurken bu Millet bazı şartlarla uyutuldu..
Şartlardan en önemlisi bir daha pkk olaylarının gelişmesi vede saldırıların yoğunlaşması halinde
apo denen itin idam infazının derhal gerçekleşeceğiydi...
Şimdi sorarım biz asil Türk milletini enayi yerine koyan vede bu şartı unuttuğumuzu sanan yetkililer
neden hala o piçi kuş sütüyle besliyorlar...Şartların bin misli oluşmuş olduğuna yazar çizer tayfası
neden ses çıkarmıyor neden bu şartlar dile getirilmiyor...Ben bir Türk vatandaşı olarak derimki bu
konuya duyarlılık gösteren tüm insanlar bu konuyu her yer ve zeminde her ortam ve platformda mutlak dile getirmelidir...Ve bu dillenme apo itinin asılmasına kadar devam etmelidir..
Kısaca bu ülke sahipsiz değil sahipsiz kalmayacakta
tüm dünya bunu böyle bile..
Kutlarım eserinizi vede sizi TEBRİKLER..
Selam vede muhabbetlerimle..yudumyunus