BEFM-İ GİRANBÂHÂEy soluduğum her nefesi Zerre zerre yüzümün yerlebirliğine çarparak Gözlerimdeki feri söndüren Yâr Sür tırnaklarının uzayan keskinliğini Tenimin münbitliğinde göğerttiğim yaralarıma Kaydır ayaklarımın altından Köklerimin tutunduğu toprağımın karasını Al Çal Seni harf haf kerttiğim alnımın aklığına Ey beni ense kökümden Yokluğunun uzaktan menzilliğiyle vuran Yâr Bırakma infazımı yâd ağyar ellere Teninle kefenle gidişimin Yitişimin soğukluğunu Mezar taşım ol Göm beni Benden uzaklara attığın adımların aymazlığına Sen bilemezsin Nice aydınlıkları toplayıp Günümün gün görmemiş göğünden Kenarı dantelâlı yarınlarla örülmüş Azmân rengi bir yazmaya sarıp 4 ucunu çaprazlama kavuştururarak biribirine Saklıyorum işte Ahşap oymalı bir çeyiz sandukasında Bilirim Meyletmezsin İnanmazsın ya bu abuk ritüel seremonilerine Anla işte Gericinin biriyim ben Beni geri(n)de bıraktığından beridir Nerede kalmıştık Ha Evet Diyordum ki Olur ya Sağnak bulutlu gürültülü bir gök gününde Yakarız ucunu Bohçaladığım tüm aydınlıkların İliklerine kadar ısınır bakarsın Aşk En uzun şiiri örteriz üzerimize Çekiştire çekiştire Ayaklarımız kalacak ya dışarıda Üşüyecek ya olsun Giyiniriz ayaklarımıza Çekmecedeki gözü kaçmış kelimeleri Şâirliğin canı Cehenneme Kime ne |
Saf sade ve dolu bir anlkatı
Saygılarımla