12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1561
Okunma

Annemin doğum günüydü o akşam
delicesine eğlenmiş yatmıştık
ertesi günü okul vardı hiç gitmek istemediğim
herzaman bahaneler uydurup arkadasımı eve alıp
oyun oynadığım
annem yatırdı beni yine
17 AĞUSTOS akşamı...
gece yarısı
çığlıklar eşliğinde kalktım yatağımdan
kalktığımda gardolabım vardı yanımda
yüreğim neler olduğunu sezemeden daha
babamın sesini işitti kulaklarım
o karmaşalığın arasında
ismimi haykırıyordu yüreği yanarcasına
kalk kızım kalk deprem oluyor derken
biryandan aldı beni kollarına
ben deprem nedir diye düşünürken
beşik misali sallanan yatağımda ağlıyordum
nedenini bilmeden
korkma dedi babam işte kucağımdasın
ablanlar indi bizde aşağıya ineceğiz
merdivenlerden bir şarhoş misali savurlurken
baba ne oluyor dediğim an
bir ağırlık hissettim ufacık bedenimde
babam bırakmıştı artık kollarından beni
betonarmeler izin vermiyordu beni korumasına
üç gün kaldım orada
gazeteci ablalar abiler geldiler basıma
ağladım ama duyuramadım sesimi
o süslü püslü haber yapan ablalara
kavruldu bedenim
gözyaşlarım çamurlaştı
bilmediğim bir gerçeğin içindeydim sanki
daha dilimin telaffus etmediği
deprem gerçeğinin
üçgünde anladım yaşamanın nedemek olduğunu
nefes almanın değerini
çok küçükken ölümü bekledim ben
çelik ve kumla örülü bedenimde
üç günde anlamdım ben
hic bilmediğim bir kavramı
bağırdım haykırdım ama duymadılar sesimi
herkezin tek düşüncesi vardı benim adıma
Annemin doğum günü
benim ölüm günüm olmuştu
oysaki ben oradaydım...
bilemezsiniz annenizin senini duyupta
yanına gidememenin acısını
kaldıramadı bedenin o kadar ağır yükü
bırakıp gittiler beni
iki gece o demirler arasında
canım yandı ağladım ama yanlızdım
ben ücgünde öğrendim yaşama sevincini
güneşin doğuşunu hissedipte görememeyi
üç günde öğrendim varolmanın değerini...