ey ben insanım deyip de müsveddeliğini bile yapamayanlar sahi sizin neyiniz de var nerenizde de barındırırsınız o insanlığınızı kalbi yapınızın neresinde var ki insanlıktan bir iz tüm değer yargılarını o bu şu ve dönmeler ayak altı kirletirken hani senin dilinden düşmeyen o azametli demokrasin de nerede ikamet etmekte hani senin o çoook muhteşem dediğiniz emsalsiz medeniyetiniz hani çağdaş toplum dediğin ögelerin nereler de seyri sefa eylerler geri kalmış zavallıları öldürüp yakıp yıkmaktan başkaca ne ve neyi yaparlar Afrika da ki kemik yığınlarını artırmak değil midir tek gayeleri nerede o dosdoğru dediğiniz adaletiniz nerede kaldı ortalık da görünmeyen o vatan millet bayrak anlayışınız her yanımız da fitne fücur hasutluk dans ederler her tarafınızda da hırlı hırsız arsız ve hayasızlar ve ırz düşmanları adice cirit atıp da tutuyor sanki hep kardeşlermiş gibi de kol kola geziş de dolanıp da duruyor peki sen ben biz sizler onlar ve bizler de kimiz ve siz biz onlar da bu işlerin de nerelerin deyiz
hani nerede ar edep haya saygı sevgi namus birlik bütünlük anlayışın daha sen anana babana eşine dostuna kızına akraba ve çoluk çocuğuna bile sahip değilsin ki kendi özüne de sahip oluyorum diye bilesin bir bak şöyle etrafına da g ö r kimin eli kimin cebinde hiçbir şey belli bile değilse ne dersin
hayır hasenat iyilik etmek insanlara saygı sevgi beslemek o kadar zor mu ki bir şirket kurup da idare etmekten de daha da mı zor yoksa insan hayatını kurtarmak koruyup kollayıp da gözetmek silah üretip pazarlamaktan daha da mı zor imar etmek ağacı yaşatmak tabiatı sevgi içinde korumak atomu parçalayıp da yakıp yıkmaktan daha da mı zor ki hep kan ki hep zulüm ki hep de her vakit çıkara dört nala koşup da durursunuz
geçmişimize dönüp de iyice bir bakın o şan şöhret ve üstünlük nerede neyle nasıl elde edilmiş aile yapısı sevgi ve saygı anlayışına da bak da gör ki anlayasın geçmişine dön ki yüzünü biraz atalarından insan olabilmenin feyzini alasın şu anki betonlaştırdığın evlerin içi de dışı da soğuk mu soğuk cansız duygusuz kör bir dört duvar san ki her yanıyla sağı solu sobe aysberg dağı gibi buzuldan yapılmış sanki devamlı da radyasyon yayan bir beton kütlesi kendi özüne bile faydası yok kendini dahi ısıtamıyor ki seni bağrına basıp da ısıtabilsin içimizi dışımızı yozlaştırıp ta buzula çevirip duruyor gönlümüzü her yönümüzle hissizleşdik söyle ne ve kimin bunlar nerde doğdu bu biçimsiz biçim vicdanların esamesinden artık bir zerrecikte kalmadı varsa da yoksa da her bir şey aile içinde de çıkarların için
her türlü huzuru bulduğumuz o eski evlerimiz böyle miydi ya üç nesil bir arada huzur ve mutluluk içinde birlikte huşuyla yaşardık ruhumuzu okşayan o cumbalar da ne mutlu umutlar doğardı alt katlar çoğunlukla taştan olup hizmet odaları kilerler ve ahırlara bahçenin avluları çoluk çocuğa huzur aşılardı su savaşı yapılan mermerden işçilikli havuzuyla üst katlarda sofa sofaya açılan geniş ve ferah odalarıyla birlikte abdestlikler yer alır içte ise yüklükler dolap içlerinde banyolar nişler yerli divanlar ve ocaklar bazılarının içinde ise mermerden yapılmış süslü havuzları bile vardı zengin süsleme sanatına ise tavan ve duvarlarda da ustalığın tüm hünerleri sergilenirdi bahçesinde çardağı ile rengarenk çiçek ve ağaçlarıyla cumbalar dar uzun pencereler kepenkler kafesler ve kuşlar için kuşluklar’ı barındırırdı görkemli çatıları o ihtişamlı geniş işçilikli saçaklarıyla taş ahşap veya kerpiç tendi yapılarımız kışlık kilerler’i bile vardı küp küp bol erzaklarıyla bir kış boyu da yeterdi birde bizi huzura çağıran cümle kapısının muhteşemliği vardı erkeğe ve kadına ayrı ayrı ses veren bir çift tokmaklarıyla içine girdiğimizde huzur bulduğumuz sedirli ve ısınılan tandırlı odaları ile tahta kaplıydı yer tabanları içimizi ısıtan sıcacıklıkta odun ocağında pişerdi dedemizin hopurdat arak içtiği o mis gibi kahveler daima azımıza çok şükür çoğumuz azalmış olsa da her an şükrü haykırırdı diller
insanlarımız da tıpkı evleri gibiydi sımsıcak iyi kalpli sevecen ve vefalı kadınlar ve kızlar cumbada beklerdi eş baba ve dedelerinin gelişlerini ilk onlar açardı boyunlarına sevinçle sarılacakları büyüklerine kapıyı evlerin her bir tarafı saygı sevgi şefkat ar edep haya kokardı misler gibi ayıp denilen bir şeyleri barındırırdı o saf yürekleri evin kendisi de tıpkı insanlar gibiydi onun da bir kalbi vardı kalbi gel gel diye de atardı şimdi ki evler gibi ölü değildi capcanlıydı insanlar insanlıktan çıkınca onlar da o zaman bir bir öldüler oysa şimdi sopsoğuk oldu her bir şeyimiz üşüyüp de duruyoruz ne bir dost kaldı ne bir yaren kendi başlarına giden başı boş bir merkepler sürüsü gibiyiz ne zaman ki biz özümüzden koptuk işte o an esir olduk medeniyet denilen tek dişi kalmış canavara o vakitlerden beridir ki insanlıktan çıktık dost hısım akraba sevgili komşu ve arkadaştan olduk mu hep kaçar çıkarlarının ipi boynunuzda dolanır durur insanlıktan habersiz şimdi bize sayenizde dost veya sevgili dediğimiz tek kara toprak kaldı çok şükür ki sizin gibi satılık olmadılar olmadık daha çıkarlara özlerine yaratana bağlı oldukları için de ilelebet sahipler analarımız gibi bizleri şefkatle bağrına sevgiyle ve hasretle basacaktır kabirler sımsıcak çık duyguların içinde de sarış da hiç de düşünmeden tutup da sarmalayacaklar
ya sizler kabirden itibaren neleri göreceksiniz acaba…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
1000-Özüne dön ey insanoğlu… şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
1000-Özüne dön ey insanoğlu… şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
MUHTEŞEM KALEM DİYORUM SAYGIMLA ÖZ UNUTULDU HOCAM ÇAĞLARSAN DUYURAMAZSIN ARTIK HERKES BİLDİĞİNİ OKUYOR NE KADAR GÜZEL ANLATMIŞSINIZ KEŞKE DİYORUM KEŞKE
Insan kabullenmediği hayata ah nerde o eski birliktelik nerde o üç kuşak bir arada mutlu Mesut yaşanan günler demeden önce kendini sorgulamalı Söylemiyle eylemim aynı doğultudamolup olmadığına bakmalı Ve öz eleştiri yapmalı bence. Yorum yapan ve ah nerede diyen dostların acaba kaçı yalnız kalan anasını veya babasını yuvasında barındırma fedakarlığını gösteriyor Artık bayramlarda bile yanlız bırakıp testilerini gidenler bu ülkenin insanı değilmi hocam Eleştiri ve yorum bir erdemdir doğruyu yansıtırsa yok aksi lafı güzaf hoşça kalın
En kalbi onayımla şiirinizin altına destek imzamı attım dost.Yüreğine sağlık...İnancım odur ki Alah c.c şu yalan dünyayı iyi insanların yüzü suyu hürmetine döndürüyor.selam olsun yüreği iyi insan olan senin gibi tüm iyilere.selam olsun bu şiiri yazan ele ve yüreğe...
Ah be hocam neden anlamıyorum dürüstlük varken neden göz boyar olmuş bu insanlarımız hiç mi düşünmezler hesap gününü tebrik ediyorum saygılarımla selamlar olsun
maalesef zaman çarkında meydana gelen olumsuz gelişmelerin neticesi bütün bu yaşananlar. İnsanlarda beton evlere benzedi soğuk ve duygusuz. Yaşamı irdeleyen uzun soluklu güzel bir eser. neler yok ki özünde kaleminiz daim olsun
Biraz insan olun desek Elinizi vicdanınıza koyun desek Ellerini koyacak yer bulamayanları anlatan harika şiirdi . Duyarlı yüreğine selam ve saygılar dost kalem .
Manidar bir eserdi, gerçekler etkili anlatımla su yüzüne çıkmıştı Değerli Üstadım ve düşünen başarılı yüreği her daim var olsun... En içten selam ve saygılarla.
İşte budur, vatansever aydının görevi. Bu yazdıklarınızı yüreğinde hisseden insan gerçek bir mümindir. Vicdani ve insani duygularının olması gerektiği gibi, değerli ve insancadır. Vatan, millet, toplumseverlik, vatanseverlik kaygıları hep yüksektir, gerçekçidir. Böylesi vatan ve toplumsever gerçek müminlerin, huzur ve rahatları yoktur. Çünkü onların huzur ve rahatlığı, toplumunun ve vatanınınkilerle ancak eşanlamlıdır. Vatanı ve toplumu selamette ise, ancak onlar da selamette ve emniyette olduklarını düşünürler. Bu insanlardır bizim yoldaşlarımız, can ciğer dostlarımız, kaygıları, yoksunlukları ve toplumsal tehlikelerde yekvicut olan düzeyli en değerli insanlarımız. Bunların sayıları gün geçtikçe azalıyor. Tabii karşılaşılacak tehlikelerde onların yokluğunda alabildiğine boyut kazanıyor. Çünkü her türlü haksızlığın, yoksunluğun ve ölümcül de olsa her tehlikenin karşısında duracak olanlar bu insanlardır. Kendilerini toplum mühendisi olarak niteleyen, ihanet şebekeleri, sahte din ve siyaset simsarları, dörtbaşı mamur hainler, saydığımız bu cesur, namuslu, dürüst mümin insanların toplumda azaltılması için, ellerinden gelen her türlü bozgunculuğu yapar toplumsal yozlaşmayı zirveye çıkartmak isterler. Çünkü tüm anlaştıkları yandaş olarak tuttukları bu insanlarla toıplumsal sömürüyü ve yozlaşmayı bozulmayı en korkuçnç boyutlarda gerçekleştirirler.
Yazdıklarımızın tümü bu gün toplumumuzda, 80 milyonluk bir insan çoğunluğuna rağmen, gözlerimizin içine baka, baka, aleni aşkare büyük bir fütursuzlukla yapılıyor. İşte çok derin ve esaslı düşünülmesi gereken bir noktadayız toplumcak. Bu kadar yoğun bir nufusun yer aldığı binlerce yıllık bir toprak parçası coğrafyanın üzerinde kurulu bulunan, yine binlerce yıllık devlet olma tecrübesi ve geçmişi olan insanların ülkesinde oluyor, bütün bu korkunç olumsuzluklar.
Buna ülkenin aydınları çare bulacaktır. Aydınlar yanlarına az gelişmiş, cahil ve geri bırakılmış, üstelikte sindirilip korkutulmuş yurtaşlarını da alarak ön saflarda bir karşı koyuş, anlamlı çıkış sergilemek zorundadırlar. Kesinlikle çıkış yolu budur; başka çare ve yol yoktur, çünkü giderek toplum çepe çevre sarılıyor, edeta bağlanıyor, kıpırdayamaz hale sokuluyor. Duyarsızlıktan, aşırı uyur gezer olmaktan toplumun ve ülkenin başına bu felaket durum geldi. Bunun içinden çıkılmaz bir labiren kapanı olmasını önlemek yine insanların, aydın, sorumlu, yürekli ve geleceği düşünen insanların işidir. İnsan; insan olmanın sorumluluğunu bilmeli ve tehlikeli durumlara düşmeden gereğini yapmalıdır
Yürekten kutluyorum Can kardeşim Kadri Atmaca bey sizi. Kemal polat
Bireysel yaşam ve neme lazımcılık özümüzü esir aldığı sürece daha çok özleyeceğiz galiba eski günlerimizi . Harika bir kıyas ve sorgulama okudum düne ve bugüne dair . Yinede umutsuz olmamak adına . Kutluyorum değerli mısralarınızı . Selam ve saygılarımla .
Vicdanlar kör olmuş...İnsanlık pazara çıkmış. Toplumsal travma, zulüm ,kaos.. Ölümler hileler baskı özgür olmayan diller. Oysa sevginin olmadığı yer kuraktır... Bir gün aydınlık günlerde gelecek...
Emek verilmiş çok güzel bir şiir. Dahası gerçekler... Gönülden kutlarım.. Saygılar.
Çok doğru, her bir sözcüğünüze tamamen katılıyorum değerli şair.Bir zamanlar neydik, şimdilerde ne olduk.Eskiden insana verilen bir değer vardı.Sadece insana değil, tüm canlılara değer verilirdi.Bencillik yoktu.Yaşamın anlamı , kıymeti asıl o zamanlardı.Saygı, sevgi, hoşgörü içerisinde yaşanırdı.Gerek aile içinde gerekse toplum içinde huzur, güven vardı.Komşuluk ilişkilerine bakıyorum da, artık kimse kimseye selam dahi vermez oldu.Yan yana geçiyorlar da, bir selamı bile esirgiyorlar birbirlerine.Bir fincan kahvenin kırk yıl hatrı sayılırdı eskiden. Biz öyle gördük, yetiştik.Bizim çocuklarımız da bizim gibiler.Fakat görüyoruz ki azınlıktayız artık.Bu durum bizi üzdüğü kadar, çocuklarımızı da üzüyor.İnsanlarda aşırı bireyselleşme ve beraberinde tekilleşme had safhada.Herkes kendini düşünüyor.Bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyeti.Kendi kendilerine, sınırsız özgürlük içinde keyf- sefa içinde yaşıyorlar.Buna yaşamak diyemiyorum.Duygularını, hissiyatını kaybeden insan sadece bir bedenden ibarettir.Mekanikleşme, soğuk duvarlar, buzdan kalıplar.Bu mudur yaşamak. Dünyaya hakim olan ne yazık ki merhametten, vicdandan, sevgiden uzak insan toplulukları. Tebrik ederim güçlü kaleminizi, duyarlı yüreğinizi.Her bir dizenizi tek tek okudum.Çok anlamlı, harikulade mesajlar içeriyordu.Var olun.Saygı, selamlarımla..
Kutlarım kaleminiz daim,engin yüreğiniz var olsun.
Saygılar...