Bir Gece Bin Heceye Bölünür..
Bir Leyla var ya hani,
Şu Mecnun’a dünyayı var eden.. Dünyayı Leyla’sız hiç. Koca gök kubbeyi bedene dar eden.. Düştüm Mecnun gibi ağına ey güzel aç kollarını, Hüznüme tercümanlık etmiyor kelimeler.. Bir de yemişken hasretin tokadını.. Hangi doktor avutur söyle, bu hırçın öfkeme dayanır mı zincirler.. Kalemimin boynu bükük, Yüzüm yırtık, efkarıma açılmış bin delik.. Şimdi bu Yusuf’a bu kuyuda senden gayrı kim el uzatır söyle.. Sönmeye yüz tutmuş bir ateşim şimdi, Hangi rüzgar vursa yanarım.. Sen alevi nüfuz etmişken içime, Şimdi şimşek çaksa ben gözlerin sanırım.. Uzak kentleri getirin baş ucuma, Doğacak güneş düşsün avucuma, Sen yanıma, başın omzuma.. Konulsa bedenim mezara, Namert olayım çıtım çıkarsa.. Şimdi zaman geceye bölünmüş, Bir yanım sabaha yakın, bir yanım geceye esir.. Gel de şu yaraya merhem sür. Bu nasıl gece bu nasıl karanlık gittikçe büyür ? Hem bir gece bin heceye bölünür.. Gecenin kulağına fısıldadığım bu sır.. Alıp binlerce harfi beynime sıkıştırır.. Ağla kalemim. Kus mürekkebini kağıda.. Hem ölünür bu kadına, Gece gözlerime indirir perdesini. Kapanır ışıklar.. Kaplanır odam yeşile. Hem ne diyorum ölünür bu kadına, Ağla kalemim, Kaç gece daha yazarız bu kadın adına.. Ağla.. Mustafa Yücetaş |