Ölüm vakti
Ölüm yine ne garip olurdu bu zamanlarda
Pusuya yatmış zamanını bekliyor sanki Sanki içimde birşeyler var Sözcük mesela ölümü hatırlatan Ölümümü içimde taşıyorum Tıpkı şeytanın içinde taşıdığı gibi ateşi Suya bulanmis ateşe benziyor ölümün soğukluğu Çoktan ölmüş bir insan vücudunu andırıyor buz gibi Sıkıntılar içindeyim bu yüzden İçimde bir deprem sonrası gibi yıkık, harabolmuş ve acılar içinde kent Sonra dışarı çıkıyorum Sokaklar dolusu gökkuşağı Kaldırım taşlarında yankılanan yasak düşünceler Bu çılgınca düşüncelerden kaçmak ve kurtulmanın arzusuyla Daha önce geçtiğim sokaklara tekrar tekrar gidiyorum Tarihin tekerrürünü mümkün kılmak için Kilise kapısında ya da bir cami avlusunda Sindirilmiş korkularımı haykırıyorum Dilsiz duvarlara Talihimin kanlı yüzü yine bırakmıyor Hayra yorulan rüyalarımi Gözlerimde hep aynı rüya Gerçekliği hapsediyor gözlerimin ulaşamadığı derinliğe Uyandırın artık beni Bu dünya denilen rüyadan |