Bir Yanım Bahar Bahçe Sol Yanım Darağacı
Üç yıl önceydi!
Her zamanki gibi tek tabanca tek başımaydım. Yalnızlıktan berbat bunalmış, dışardaki güneşli havayı görünce, evden, ecelsiz sokağa kaçmıştım. Ayaklarım başına buyruk yürüyordum spontane. Durağa geldiğimi farkedince, atladığım gibi ilk otobüse bir solukta vardım "İnciraltı Kent Ormanı"na. Kafedeyim... Bir yanım derya deniz bir yanım bahar bahçe. Kâh seyrediyorum insanları, hayat’ı kâh seyrediyor bahar beni! Yudumlarken demli çayımı iyice bir gevşeyip bir bir atıyorum tüm dertlerimi dalğaların tatlı hışırtısına.. Ha’li hazırda İlk Yaz’a durmuşken mevsim ahhh bir bilseniz ne hoştu! Renğarenk sardunyalar açmıştı, benim gönlüm bomboştu. Bu boşluktanmıdır, nedir? Neden hep sallanır durur içimde ilmeği yağlı bir darağacı? Ne zaman bitecek bu gerzek sancı? Yoksa hiç bitmeyecekmi? Kronikleşen bu sefil acı. Hani bir fırsatını bulsa, bir punduna getirse, sıkıverecek ümüğünü yüreğimin!!! Ve yüreğim zınk diye duruverecek! Yani; çekecek altımdan kırık iskemleyi basacak tekmeyi. İşte o an hepten bitecek bu acı hemi de, cellat falan değil ha! Yıllar yılı hep dost bildiğim tepemdeki o iğde ağacı.. Ben böyle, med-cezir’lerimi yaşarken, Hâlet’i ruhiyemde ve göğüs kafesimde, bir müzik akşetti birden kulağıma. Kalkıp yerimden bir selamla vardım, dostların yanına. Cümbüş, Darbuka ve hanımlar ve beyler meclis hoştu! Her yanda renğarenk çiçekler açmıştı. E ’ dedim ya; benim gönlüm boştu! Hani, göz göze gelip " merhaba"laştık ya; anladım... Anladım ki, geçiyordum yine yeni bir sevdanın dik’mi dik dimdik Yokuşundan. Biliyordum! Epey karanlık, çokça engebeli biraz sarp biraz dikenli ve yalnızlığım gibi puslu, loştu! Göze almıştım ama, yapacak hiç bir şey yoktu. Gözlerinin izi düşmüştü gönlüme çünkü gönlüm boştu! Ahhhh o bakışların, bakışların çok hoştu. Bir cam kesiğinden girer gibi pek bi derinden ve direngen işliyordu s/ol yüreğime.. İşte ben, ben bu yüzden hükümsüz düştüm tonğa’ya. Ve müebbet bir sevdanın ayak izlerine. Bu hikayede, yeni kılavuzum bir "Berduş"tu! Çok Latif ve bir o kadar da pek hoştu... Meşk’e ara verdiklerinde tanışıp tokalaştık, hemen kaynaştık. Sonraki günlerde kırk yıllık ahbap gibi hemen her gün buluştuk, sarılıp yanaktan öpüştük! Dudakları o an sanki kalbime değmişti! O nu bir gün görmesem, gün geçmiyor nefes bile alamıyordum! Ahhhh be doktor; Grip Aşısı’ndan önce "Aşk Aşısı" önerseydin ya bana! Ne halt ederim şimdi ben? Üç yılda, hep cömertçe sunduğu dostluk, ilgi ve sevgiyi hiç sebepsiz yükledi benimle, bir Kahır trenine. Şimdi gidiyorum bir başıma son oyunumun final provasına. Son durakta son nefeste yinede bekliyor olacağım seni. Ben değil artık; edecekse, aşk affetsin seni.. Hiç bilememiş ve hiç düşünmemiştim ki, bu dostluk yolunda, ilk vefasızlık istasyonunda, beni uğurlayıp, senin kalacağını! Nasıl? Ve nereden bilebilirdim? En sonunda beni "öptüğün yerden" vuracağını.... 12/14:03:2015 |