DOĞDUĞUM YERE ÖZLEMİM...Duvardaki resme mahzun bakarken Gel, etti ruhuma doğduğum toprak Hüzünlerim yüreğime akarken Sanki dallarımdan düştü son yaprak Gözlerimi yumdum, daldım hülyaya Kuzu yaydım, tepe, çayırlarında Adeta yeniden geldim dünyaya At koşturdum ova, bayırlarında Baharda fışkırır doğa topraktan Misk-i amber ile kokar gün boyu Hayat tazelenir daldan yapraktan Başlar canlıların düğünü toyu Çiğdem, nevruz, sümbül, gelincik, lale Yamaçlara hayat verir renk katar Gül dalında bülbül sesi şelale Gönüllere şifa ve ahenk katar Yazın bir cenk başlar, yaşam yolunda Bıkmadan savaşır, insan her yaştan Güç iki kolunda, azim solunda Ekmeği çıkarmak uğruna taştan Orak ile ekin biçmek ne zahmet Yoğun çalışmaktan, benizler solar Hak nasip eder de, yağınca rahmet Kendine yetende, gözler yaş dolar Buğdayı başaktan ayırmak için Düvenin üstünde güneşte kaldım Pilavı tavadan taşırmak için Ben piştim evvela nar gibi oldum İşte böylesine, zahmet demeden Karıncalar gibi çalışmak vardı Namert kapısında minnete giden Aymazın hanesi dikendi, hardı Babam, anam yurdu, evim otağım VEYSEL gibi meftun idim dostuma Gece, gündüz kara toprak yatağım Yıldızları yorgan yaptım üstüme Yaz gününün, evi, barkı, ocağı Büyük, küçük yaylalara çıkıldı Hayat dolu dağı, köşe, bucağı Onun için türküler de yakıldı Bir yel esse yüce dağdan ovaya Keklik sesi önü sıra coşardı Sürü akşam döner iken yuvaya Körpe kuzu anasına koşardı Çoban dertli, kaval ondan yaralı Nağmesiyle sızlar burun direğim Yıllar yılı senden uzak duralı Yaylam seni çok özledi yüreğim Kör Mamo’nun berisinde Peyler var Hamzacıkpınarı mihmandar yola Göçyolağzı, devamı Ulupınar Gavurkanı, Oluklu en son mola Hayat vardı yaylanın her birinde Cıvıl cıvıl geçti eski zamanlar Şimdilerde hoyrat gezer yerinde Yıkılmış bacalar tütmez dumanlar Çalgan var nihayet köyüme nimet Bir dua et niyaz ile taşına Unutma beni de eyle bir himmet Selam söyle toprağına, taşına Bulgur, peynir, yağı tamam edince Artık sakinleşir, köydeki yaşam Kışa hazırlanır herkes kendince Güze ağam derler, kışa da paşam Kışa sorsan, “gardaş, memleket nere” “Aslım Erzurum’dan, evim Sivas’ta” “Hele de Divriği, görsen bir kere” Ondan ayrı kalan ömrünce yasta Her bir metresinde hatıralar var Silsen silemezsin, unutmak olmaz Gitmeye arzum var, çıksın mantarlar Umarım dileğim mahşere kalmaz Ondokuz Mayıs’ta köye varınca Dağı taşı gezip haz duyacağım Kör Mamo’nun yollarına sarınca Anamdan, babamdan ses duyacağım Gaipten seslenip gülümseyecek Saçımı okşarken, can ağaçlarım Biz de çok özledik oğlum diyecek Çağlayacak pınar gibi yaşlarım Benim sadık yârim kara topraktır-AŞIK VEYSEL Kuzu yaymak: kuzu otlatmak At koşturmak: ata binmek 15.03.2015 |
Doyduğumuz yerde özleriz onu
Gözümüzde tüter Gül'ü çalı dikeni.
Harika bir gönül sesiydi hoşçakalın