ŞİİR TADINDA
Yüksek tepelerin dünyasından ayrı yaşadım ben
Kendi kınımda kendi dünyamın bir duvar dibinde büyüdüm Hüzün sarısı bir güneşin gölgesinde aydınlandı hayallerim Çamurdan yoğurulmuş bir yalnızlıktı, biçilmiş ömrüm Hiçbir beton,musalla kadar soğutmuyordu benliğimi Ölümün bu kadar soğuk olduğu bir coğrafya tatmamıştım ben Nasır tutmuş ellerimin pençesinde gizledim tüm umutları Tırnaklarımla kazıdım hedeflerimi herkesten ve her şeyden gizli Kişiliğe adım atarken vurduğum ilk kazma sesiyle irkildim ben Doğruldum,bütün yanlışların kıyısında kendi ayaklarım üzerinde Yaşamak kavramını Türk Dil Kurumunda değil; Kendi aksanımda terimleştirdim, etten kemikten. Gün,takvimin herhangi bir yaprağını gösterirken Saat, falanı filan geçiyordu duvarda Susuzluktan çatlamış dudağımın canı şiir çekiyordu o vakit O vakit müşfik bir kitap ayracıydı vuku bulunmuşluk Vakurluğum şiirin son satırında okşanıverdi usulca Doğrul! Diyordu yüreğimin son mısrası. Doğruldum,polat gibi dimdik pusat gibi sağlam Doğurulmuş bebenin tüm çığlığıyla haykırdım bütün yorulmuşluğumu Öyle içtendi ki ağlayışlarım Dışımdaki bütün gülümsemeler sırra kadem basıyordu Gözyaşlarım kan revan süzülüyordu yanaklarımdan Tüm bitkinliklerimi bitiriyordum Halsizlik nezdinde neyim varsa İşte o vakit; Gözlerim şiir tadında hayat içiyordu kimsesizliğin derin kaplarından Susamışlığım, kaderin beyaz bir sayfasının son mısrasında Susuyordu susabildiği kadar... |