Bin nefretim var akşamdan
Bin nefretim var akşamdan
Akşam yar değil gönle Bin nefretim var akşamdan Akşam bahar değil gönle Bin nefretim var akşamdan Nasıl nefret etmeyeyim akşamdan Israrla ölümü hatırlatıyor akşam... Ufuklar kovuyor içimdeki güneşi ve ışığı Nerede göklere ermiş neşeli ağaçların gönlüm Şu karşıki dağlar gibi yanacaksın yine Ne kendine geçer sözün ne akşama Bin şikayetim var akşamdan Bin nefretim var akşamdan Dudakları çatlak toprak şikayetçidir ya yaz güneşinden Şikayetin en büyüğü akşamdan Akşamın cilveli elinde çıplak şarap Akşamın sabıkalı elinde çatlak ateş Akşamı yakalasınlar sağır kulağından assınlar Akşam ateşle yazılmış bir sağır kelime gibi Kocaman bir dağ kadar oldu derdi gönlümün Güneşi batıyor dünyanın şimdi ya Güneşi batıyor neşemin Akşam bana ölümü hatırlatıyor Bir köpek oluyor akşam Hatırlatınca ölümü Hoyrat bir rüzğar oluyor akşam Hırpalıyor yetim gülümü Akşam hatırlatınca ölümü Bende bir yanardağ patlaması Akşam hatırlatınca ölümü Bende göklerin ağlaması Akşam ölümü hatırlatma ustası Ben ağlama Akşam hatırlatmış ölümü Acımamış köyümün mü’min kuşlarına bile Akşam hatırlatmış ölümü Köyün deresine bile reva görmüş bu zulmü İçine düşmüş dinsiz kor İşte köyümün deresi ağlıyor Ölümleri hatırlayıp Yanıyor kendi mü’min ateşinde akşam... Kolay mı bu güzellikleri terk Yanıyor mezar taşları Her akşam Ölüm hırpaladı gülümü Allah’ım öldür şu ölümü Dünyanın güzelliklerine doyum olmuyor... |