Bir Kelepir Gibi
Bir kelepir gibi geceden fırlatılan güne
Uyanıyor insan, selamsız sabahsız. Bir kargaşa bir tedirginlikle Yıldırım gibi tureyleyen vakte Gidiyor insan, nereye gittiğinin farkında olmadan, sualsiz sorgusuz. Doğan, batan güneş sıradanlaşmış, Yağmur sanki, ha var ha yok gibi avamlaşmış, Rüzgar yetim evlat gibi, bırakılmış bir başına, Yıldız gecede açıyor istinasız, ama hangi fasıla, Yasemin yayar koksunu cennetten gelir gibi, lakin kimin uğruna, Deniz sadece bir fayda metaryalini anımsatıyor. Oysa içinde ki bin bir türlü canlıyla bi haber, unutuluyor. Tüm bunların tadına varmadan bilinmezliklere doğru yol alıyor İnsan! Metaryelleşmiş kalbiyle ve duygusuzlaşmış lisanıyla! Umursamaz olmuş, duyarsız, acımasız ve ruhsuzluğa bürünmüş tüm ahmaklığıyla! Eskiden ne günler vardı, hatırı bile yüreği ferahlatan, Ne anlar olmuştu, bir günbatımında dostlarla kahkahalarla, Oynaşa oynaşa, gülüşe gülüşe ne günler geçmişti, sahilin dibindeki ormanda yarenle, Çıkar bir tepeye, kollarımı iki yana açar, rüzgarı kucaklardım, Boy boy atmış buğday ve ekin tarlalarının yeşilliğiyle güneşi selamlardım, Gece çıkar uçurum ucunda yıldızları seyreder ve ayışığında toprağa uzanmak vardı! Oysa şimdi! Bir kabus içindeyim! Yanımda ruhsuz cesediyle dolaşan, Robota dönüşen bir kuru kalabalık içinde, Avazım çıktığı kadar bağırmaktayım! Nereye gittiniz eski günler! Nereye gittin insanlık! Nerdesiniz! Neden bir başıma bıraktınız beni! |