Özgecan
Özgecan
Kaç yüz yıl geçerse geçsin Ayrılık rüzgarın hışmın da! Surları mı parçalayan güllerin dilinde Sonsuzluğu arayan bir çığlık Gülmeleri unuttuğumuz bir zaman dilimi Dağlarım susuz, ırmakları m yurtsuz…. En koyu yalnızlıkları anlatır Bazen yıldız kümeleri İçimizi harabeye çeviren katiller dolaşır Ay düşmeyen nice gecelerde Zifiri karanlıklara saklanmış Gövdemizi paralayan, puştluk Bir yanımız varlık, bir yanımız yokluk…. Tüm masallar böyle başlar Bir Özgecan varmış Bir Özgecan yokmuş yokmuş Öyle söylüyor babası Gözleri fersiz, gülleri gonca sız… Sevinçleri vurulmuş bir çocuk Yanmış hayat ormanlarında Sesi albatrosların çığlığı olmuş! Savurur acının küllerini göklerden Suları eksilir nehirlerin Denizler kendi içine çekilir Güneşe simit asıyor bir çocuk, En bilinmez duruşların ütopyasında… Abdullah Oral |