Hak Ve Hakikatin SahibiNasıl cüret ederim Miskin ve sefil bir haldeyim Acziyet ve nedamet benim, rahmet senin Mağfiretin için ümit ederim, yoksa dünyayı neyleyim Hali perişanlığımla hadsiz ve zafiyet içinde niyaz eylerim Hangi âleme baksam Gözlerin kararıyor nasıl anlatsam Güven ve samimiyet için hangi kapıyı çalsam Yitik sevdaların ibretine kansam, aşkı Huda için el açsam Ne kadar dert ve çilem varsa bir lahza unutsam ve adansam Sözüm olmaz dervişlere Senin pak zatı celalini zikredenlere Ecir ve inayet için gece gündüz kendinden geçenlere Her sır, hikmette sabırla, metanetle, basiretle hamt edenlere Sende var olan, varlığından arınan, o gönül münevverlerine Arifi ne çok severim Senin hududunu koruduğu için güvenirim Dünya ve nimetleri için avutan şeyhleri neyleyim Kendi ve efradına dokunulmazlık zırhı giydirenleri bilirim Senin kullarını aldattıkları, avuttukları için şikâyet ederim Kendi halinde fakirim Ne kadar cemiyet ve cemaat tanıdıysam Sohbet ve irşatlarından nasiplenmek arzusundaysam Mürit ve şeyhlerin zehap ve zafiyetleriyle karşılaştıysam Taaccüp ettim, cehaletime verdim, sükûta çekilmekle kaldım Anlayışta bir yanlışlık vardı Tasavvur denilen irfan ve izan çok uzaktı Rengârenk kıyafet, sünnet diye tercih edilenler tuhaftı Bir dönemin geleneksel örf ve adetlerini yaşatmak farktı Akide ve İbrahim’i bir inancın müntesibi olmak çok uzaktı Sualler boşlukta kaldı Her hoca veya şeyh kendi zaviyesinden baktı Farklı düşüne ve fikrini söyleyenleri tekfir ederek dışladı Ümmet şuuru, vahdet hassasiyeti artık çöl bedevilerine kaldı Mustafa Cilasun |
güzel bir şiir, her daim saygımla....