F A R E L E RŞiirin hikayesini görmek için tıklayın BAŞA BELA ŞU FARELER 1965 Yılında Erzincan’da öğretmenim. Bir ramazan günü okuldan eve lojmana geldim.Kapıdan girer girmez bir de ne göreyim. Salonda bir fare! Ben içeri girince, içerde oradan oraya koşturuyor. Ben de onu yakalamak için süpürge, terlik faraş gibi bir şey bulmaya çalışıyorum, derken kapının altındaki 2 cm lik boşluktan kaçıp gitti.Ertesi gün yine aynı saatte okuldan geldim. Baktım yine bizim fare içerde.Sanki abone. Evi boş buldu, her gün içerde. Ben yine sağa sola koştururken yine kapının altından kaçıp gitti. Sanki benimle dalga geçiyordu. Sen küçücük bir fare, koskoca bir öğretmenle nasıl dalga geçersin? diyor ve onu yakalamak için projeler üretmeye başlıyorum. Kapınnın altını kapatacak bir bez parçası bulup kapının yanında hazır ettim. Süpürge faraş da onun yanında. Ertesi gün ben gelince baktım yine bizim davetsiz misafir içerde. Bu sefer ben fareden atik davranıp kapıyı kapatıp altını da bezle kapattım. Sonra bir kovalamaca başladı. En sonunda fare pes etti. Ramazan ayında herkes oruç tutarken sen nasıl peynir ekmek çalıp yersin deyip, süpürge ve faraşla yakalayıp bir kavanoza koydum. Kapağını da kapattım.Sonra da geçip karşısına çeşitli açılardan Miki Maus gibi sayısız resimlerini çizdim.Bu bana Walt Disney gibi güzel fareler çizebilme yeteneğimi geliştirdi. Sonra o fareye bir de aşağıdaki Fareler şiirini yazdım. (Bu şiirim ’Okumayı Öğrendim’ kitabımda yayınlandı. çocuklar bu şiirimi çok sevdiler) Sonra fareyi dışarı çıkardım uzaklada bir yerde salıverdim. Önce şaşkın şaşkın etrafına bakındı sonra yavaş adımlarla uzaklaştı. Bir daha eve gelmedi.
İşe gitmez, güce gitmez
Gece olur hala yatmaz Ramazanda oruç tutmaz Başa bela şu fareler. Bazen mutfağa dalar Ekmek çalar, peynir çalar Un çuvalını da deler Başa bela şu fareler. Elin ile tutamazsın Tabancayla vuramazsın Farelerden kaçamazsın Başa bela şu fareler. Tarlası yok, bahçesi yok Hesabı yok, borcu yok MUSTAFA gibi derdi yok Başa bela şu fareler. Mustafa Uzelli |