EROLCUĞUN DESTANIİstanbul’un taşı toprağı altın, dediler Kars elinden kalkıp geldi Erolcuk. Arşınladı sokakları, dağı taşı aradı Ya altın, ya gümüş, ya pul buldu Erolcuk. Amcası, dayısı, arkadaşlarını buldu Birer ikişer gün onların yanlarında kaldı. Ekmek ikibuçuk lira dediler, Erol’a yol gösterdiler Aç ve sefil sokakta, kaldı bir gün Erolcuk. Şimdi Erolcuk ne yapsın? Yapayalnız kalmıştı Boyuna yağmur, kar yağıyordu, mevsim kıştı Çaresizdi Erolcuk, bunlara da alıştı, Gültepe’de bir sabahçı kahvesi buldu Erolcuk. Gece yarısı olmuştu, kalkıp gitmez Paralar bitmişti, otele yetmez Bir iki çay, yemeğin yerini tutmaz Uyku bastırdı, başını masaya koydu Erolcuk. Erolcuk yorgundu, Erolcuk bitkin Çok geçmeden uykuya daldı Erolcuk. Ensesinde şaplayan bir şaplağın sesiyle Uyandı, önünde çayını buldu Erolcuk. Bir şaplak, bir çay, bir anlık uyku, İşte, sabahçı kahvelerinde sabahlamak buydu. Bir yandan iş aradı, her yere gitti, Erol’a parası, bir on gün yetti. Şimdi açtı Erol, hem parasız, hem sefil Tahmin et sonunu Erol’un, gerisini sen bil. Yolda rastladı ona, romatizma denen hastalık Dedi: Ne haber Erol? , Ne haber babalık? Bu hastalık Erol’a, apansız gelmişti Zavallının canının yarısını almıştı Ayakları şişmiş, yüzünün rengi solmuş Vücuttan da düşmüştü, bir iskelet kalmıştı. Dediler: Arkadaş bu hastalıkla savaş Şişli Hastanesi’nin yolunu tut yavaş yavaş Aheste aheste hastaneye sekiz günde geldi Yapılan iğne ilaçları, ya bildi, ya haberi oldu. Doktorlarla hemşireler, el ele verdiler Sabaha kadar başında, pervane gibi döndüler Tanrı gibi, yeni baştan can verdiler Erol’a Sabahleyin yine top gibi kalktı Erolcuk. Erolcuk hafif idi, anadan doğmuş gibi Acaba bulunduğu yer neresi idi? Anlamaya çalıştı, baktı etrafına azıcık Bir yanda hastalar, bir yanda babacık... Erolcuk kuş gibiydi, Erolcuk uçuyordu, Erolcuk sevinçliydi,sağa sola koşuyordu Önce babacığa sarıldı, babacığa yanaştı Kırk yıllık dosttu sanki, ne de çabuk anlaştı? Dedi: Oy babacık, oy sana kurban, Bardağına su koydu, kolonya döktü bir yandan Babacık yaşlıydı, babacık cılızdı, Erolcuk da olmasa, pek çok da yalnızdı. Babacığın cılızkollarıonı açtı kapadı Babacığın sırtını sıvazladı, okşadı: ’Göreceksin sana nasıl bakacam Göreceksin, iki günde seni iyi yapacam’’ Sonra diğer hastalarla tanıştı Onların kilerine, mutfağına yanaştı Hastaların keselerine bile ortak oldu Erolcuk Üç günde beş kilo aldı Erolcuk. Erol servisin gonca gülüydü, Servisin şakıyan tek bülbülüydü. Hastalar ona bakıp bakıp buluyordu sıhat Geçiyordu zaman anlamadan heyhat. Gülmek için Çarşaf’a, Gırgır’a gerek yoktu Erol’da gırgırlar, marifetler çoktu. Herkes ona bakıp bakıp gülüyordu Akşam yatan hastalar, sabaha iyi oluyordu. Ara sıra hastaları üzmeden Çokça sinirlenip, çokça kızmadan En kralına posta koyuyordu: ’Bundan sonra sana bakmak yok’ diyordu. ’Yatağında hasta hasta öleceksin Erol’un kıymetini ondan sonra bileceksin! ’ Az sonra yine barışıyordu gülerek, Sarılarak, yanlarına gelerek. Ekmek elden, su gölden kaç gün geçti Sigarayı da her gün hastalardan içti. Er geç kadınlar kovuşuna da dadandı Onları da haraca bağladı, yamandı. O gün ziyaretçi günüydü, salonlar doldu Herkesin boy boy ziyaretçisi geldi. En son gelen babacığın kızıydı, Erol’un kalbinde duyduğu, yepyeni bir sızıydı. Ziyaret saati bitti, ziyaretçiler gitti Erolcuk da doğruca babacığına gitti. Allem etti, kallem etti, yağ çekti Kızını istedi, en sonunda razı etti. Erolcuk sevinçliydi, babacığına döndü yine: ’Kurban olsun Erol sana, Erol sana bakacak! Yarın kız gelecekmi? Erol koluna takacak, Telgraf çektim köye, başlık parası sayacak...’ Böylece geçti birkaç gün, Ama Erolcuk bugün üzgün. Çünkü: Babacık taburcu olacaktı Çünkü: Erolcuk yine yalnız kalacaktı. İşte o gün geldi çattı, Bizim Erol’da şafak attı. Babacığı aldı götürdü oğlu kızı Erol’un, kıza takıldı gitti gözü. Bu dert ile Erolcuk üç yıl daha yattı Salonlarda, kovuşta çok voltalar attı. Koyverseler gidecekti sevdiğinin ardından Koyvermedilerkaldı, ölecekti kahrından. Pencereden bakıp ta, görmeseydik yağan karı İşte geldi diyecektik, hep birlikte baharı. İşte böyle bir günde Erol taburcu olacaktı Yine Erol’un üstüne karlar yağacaktı. O gün baştabip geldi, doktorlar geldi Erol’un haline hem ağladı, hem güldü. Üç gün daha istirahat verdiler Şu yağan kar, dinsin bari dediler. Üç gün daha yan gelip yattı Erol Yedi içti, eğlendi bol bol. Erol artık iyileşti, sağlam vücut kafa kol ’Var mı benimle dövüşecek’ diyordu Erol. Ilık bir bahar günü Erol taburcu oldu Yine tek başına yaşam savaşına koyuldu. Belki İİstanbul’da kaldı, belki silayı buldu. Belki yine iş arar, belki bir baltaya sap oldu. Aşık MUSTAFA bu destanı yaza yaza yoruldu Hasta idi, Erolcuğun sayesinde dirildi Bu kudret bana, Cenabı Haktan verildi Ben yazdım, sen de oku Erolcuk... 3-9 Mart 1977 Şişli Etfal Hastanesi Mustafa Uzelli |