SERÇE KUŞ 1
Kaderimsi bir ışın
Zaman öncesi bir tasarımdı kapımızı açan Gün taşıttı alaca karanlığa Alaca karanlıkta buluştuk yani Karşımda yanlış inanışların müzmin süvarileri Şüphenin ahtapotlaştığı tarih yıl iki bin dokuz Oysa antiktir içselimiz yenisi yok Değişmedim Gün gelir konulan dallar da kovar Gün gelir sessizce merhamet dilenir insan içindeki köşede İçi doldurulamayan bilgilerden süzülen şiir kalır Aşk sonra başlar serçe kuş Kayıp kalabalıkların hazin çırpınışı Nice sahnelerini izleteceğim yaşanmışlıkların Ki istenilen yaşamın gömüsü de yok Ve ne konulabilir yerine sevmenin sevilmenin Dur serçe kuş Hangi yakışır anlayışı doğurdu sonsuzluğa yönlendirilen arayış Bu kadar yabancımıydı birbirine insan Doğa da küstü ücrete tabi ilişkilerden Duyan mı var inleyen bedelsizlerin sesini Çürümeye terk edildi her şey kendi içinde Kan eğlence şimdi kavram boş Bir yanını gömmekte insan Aslında filozoftu halk Kırılmaz söz paha biçilmez namus İşte böyle serçe kuş Doyumsuzluğun şaşkınlığıyla uydurulmuş yaşam biçimlemelerinden çekip Mubah sevdaları Ve inadına sevmesini öğretip İnadına seveceğim seni İnadına sevmek ibadettir. 2009. |
Zaman ve mekân ötesi bir boyuttan seslenilmiş gibiydi şiir.Mistik dokunuşların Tasavvufi bilgi ve aşkla buluşturulduğu bir eser olarak bakmak da yanlış olmaz bu esere.
Şiirin hem anlamsal hem sessel lokomotifi olarak kullanılan " serçe kuş " ibaresi bir yandan sevgiliye hitap ederken diğer yandan tarihi süreç içinde gördüğümüz o ilahi aşka erme kademesi olarak görülen beşeri aşktan ilahi aşka dönüş aracı olarak da duyumsanıldığını ve duyumsatılmak istenildiğini anlıyoruz. Leyla ile Kays ya da Hüsn ile Aşk gibi ilahi aşka erişmede örnek kabul edilebilecek hikayelerin anımsattığı gibi serçe kuş hitabıyla da sayın şairin aynı izlek üzerinde olduğunu düşünüyorum.
Bu anlamsal zemin üzerine kurulmuş olan eserimizde, basit bir anlatım gibi görünen ancak anlamsal katmanların ayrıştırdıkça büyüdüğü derin bir bilgi ve kültür mozağinin de çini ustaları gibi emek verilerek rengarenk bir doku içerisinde ama tek bir anlamsal değere hizmet etmek amacıyla şekillendiğini görmekteyiz.
Şiirin kendi içindeki anlamsal tutarlılığı baştan sona sağlanarak sağlam bir temel üzerine inşasının yapıldığını farketmekteyiz.
Şiirin giriş bendi,ilk başta da dediğim gibi farklı bir uzamdan, mistik bir dokunuşla mekan, zaman belli olmayan çok farklı bir evrenden seslenilmiş gibi bir intiba bırakıyor ki bu da okurda uyandırılan merakı kamçılar derecede acaba bu yol nereye varacak gibi bir istek uyandırıyor.
İkinci bendimizde mücerret ( soyut ) kavramlar üzerinde sayın şairimizin ağırlık olarak durarak yozlaşan değerler bütününe dair itirazlarını ifade ederken, aynı zamanda bilgiye ; doğru bilgiye duyduğu inancın gereği olarak ki burada bilginin kaynağı olarak tasavvufi ilim sınırları içerisinde yaradan olduğunu aşkın sadece bu bilgiden arınacak saflıkta olduğunun altını çizmiş olduğunu anlıyoruz.
Aşka yüklenen değer gerçekten öylesine çarpıcı geldi ki.Bütün bilgilerden süzülmüş saf bilgide diyebiliriz sayın şairin bu duyuşuna hayran kalmamak elde değil.
Manevi yönden insanlığın kaybına neden olan, yanlış inanışlar, maddeye düşkünlük , eğlenceye karşı ilgi, aşırı bir doyumsuzluk, kanaatsizlik, gibi değer yozlaşmalarına itirazlarını " serçe kuş " la konuşur gibi bazen onu bir sevgiliye koyar gibi sohbet havası içinde sehli müsteni tarzda dile getirdiğini görmekteyiz.
Manevi değerlerin yozlaşmasına dair getirilen haklı tepkilerden sonra sayın şair, eskiye duyduğu, eski zamana, eski zaman insanlarının görüş, duyuş, algı ve dünyaya bakışlarındaki derinliğe duyduğu özlemi hissediyoruz.
Özellikle
" Aslında filozoftu halk
Kırılmaz söz paha biçilmez namus " dizelerinde bu görüşün baskın şekilde altını çizdiğine şahit oluyoruz.
Hem halk dilinden söylenen sözün sağlamlığı hem de dönülmez bir şekilde ; kaypak, yalan olmayan, dürüst ve açık bir şekilde söylenilenin bugün insanının yazdığı ya da söylediğiyle farklılık olduğunun altını çizmiş.
Aslında böylesi bir karşılaştırmayla sayın şair, bugünün belki aydın, bilgin, kültürlü diye adlandırılan insanına karşı öylesine ağır bir söylemde bulunmuş ki ...bırakın derin felsefi söylemi ahlaki yönden bile sarsıcı bir şekilde eleştiri de bulunduğunu görüyoruz. " Söz namustur " sözüne biad eden eski insanların aksine bugün insanının sözü aynı şekilde görmediği anlayışına hakim olduğunu anlıyoruz. Söz ki karakterin aynasıdır değil mi sayın hocam.
Eski halk insanının bile filozof olarak görülmesi bugünün karşıt durumda olanlarına karşı aslında büyük bir üstünlüğünün kabul edildiğininde göstergesi bu anlayış.
Ve şiirin sonunda, baştan beridir diyalog halinde olduğu " serçe kuş ' a seslenerek bütün bu kabul edilmez duruş, anlayış, bakış ve yanlış algılardan müteşekkül olmuş insanlığa cevap gibi asıl bütün sorunların kaynağının samimiyetsizlik, sevgisizlik olduğunun altını çizmiş.
Şiirimiz anlık duyarlılıkla değil düşünülerek ,hayat tecrübesinden, bilgiden, derin kültürden beslenerek belli bir yaşanmışlık, okumuşluk, görmüşlük süzgecinden geçtikten sonra vücud bulmuş olduğunu görmekteyiz.Derindi, hissettirendi.Çağına çağının insanına haklı itirazlarının bulunduğunu bir eserdi.
Teşekkürler değer için sayın hocam.Selam ve saygılarımla.