Öz'e Dönüş
Ruhun bedenine girer dördüncü ayda
Ve sonra yolculuk başlar karanlıktan aydınlığa Bir ezandır doğumunun şiarı Geçer yıllar ve başlar buluğdan sonra sınavlar Kiminden kalırsın, kimiden geçersin Kimisinde geç kaldığını geçtikten sonra anlarsın Eskittiğin zaman seni ebeveyn yapar Başlar kırışıklıklar, aklar, akılda karışıklıklar Düşünürsün yavaş yavaş gelişinin dönüşünü Belli etmeden yol azığını hazırlarsın artık Ve ne varsa anca onu koyarsın defterden imal heybene Değişir hallerin Hislerin Öpmelerin, sarılışların daha kuvvetlidir Sanki sonkezcesine Veda eder gibidir göz bebeklerin Derinden ve uzun bakarsın Bir sala okunur sabahın sessizliğinde İşte sanadır bu sala Bu kez yolculuk aydınlıktan karanlığadır Bir ürkütücü alemdir şimdi sana toprağın altı Rüşvet yemezler Münker ve Nekir Tebessüm varsa cevaplarında Yemyeşil cennet bahçesi olur orası sana Tebessümün yerini almışsa alnında sıkıntı zerrecikleri Daha bir daralırsın oralarda Sonra geçersin oradan Berzaha Beklersin ne kadar beklediğini bilmeden Taaki İsrafil’in Sur’undan çıkan o korkunç sesi duyana dek Dirilirsin toprağı yararak Bil ki toprağı yararak ilk çıkan “Ümmetim nerede diye soran” Peygamberindir. Sonra dehşetli mahşer alanına doğru sen de gidersin akın akın gidenler gibi Sadece insanlar değil, hayvanlarda koştururlar, dağlardan, çöllerden Sadece sen değil herkes çırılçıplaktır burada Utanma! Kimsenin kimseye bakacak mecali yoktur o günde Ve beklersin sana değecek kadar yakınlaşan o kavurucu güneşin altında Ya da şanslıysan Allah’ın gölgeli arş katında Ve başlar defterler havada uçuşmaya Yapılanlar alenen ortaya konmaya Başlar sahifelerin tahkikatı Sağdaki meleğe çokça mesai yaptıranlar geçerler sevinçle bir yana Sağdaki meleğin kalemini paslandıranlar geçerler hüsranla öte yana Ve hüsranlı taraftan bir acı ses yükselir; “Demek bugünün varlığı doğruymuş…” |
Okuyupda düşünmemek, etkilenmemek elde mi?
Sol dirseğim masada, başım elime yaslı saatlerce düşündüm kaldım...
Selamlarımla...