BİR KESKİN BIÇAK GİBİGecenin ağlayan yüzünü gördün mü hiç Gördün mü hiç karanlığın ihanetini Ayak seslerin Yağmur damlalarını Çiğnedi mi inatla Seni hiç kucakladı mı rüzgar Yalnızlığın içinde Yürüdün mü sessizliğe Suskunluğu kana kana içerek Ve yudum yudum yaşadın mı tükenişi Ayrılığın kara-kapkara ve maskara gözlerinde Bir keskin bıçak gibi kesip geçti mi Anıların Sokak fenerlerini Kaldırımların serkeşliğinde Bir ağıta döndümü hayatın gam girdaplarında Değirmen taşı gibi yalpaladı mı gerçeklerin Un ufak öğüttü mü Kader seni zamanın yontusunda Dur artık Dur da bak Allah aşkına! Geride Yok oluştan başka ne kaldı Sanma ki bu yürüyüş Gider bir sonsuz sevda bayramına Saçlarının her teline ölümün harflerini Toka yapmışken zaman Çok yakınına gelip oturmuşsa O bizi ebediyen ayıracak an Gözlerimdeki çaresizlik Ve esaret Senden sonraki hayatın En acımasız yanlızlık kuyusunda Bir burgu gibi Yok ederken benliğimi Anlatamam Ağlayamam Affet güldüremedim diye seni Acı gülüş diye duyardım Dudaklara yerleşen hüzün resimlerini Şimdi Görüyorum Ve dokunuyorum parmaklarımla Her sabah Her saat Ve yaşadıkça muvakkat Dur artık Yolun sonundaki menzil bu Ve bekliyor bizi ayıracak O sonsuz uyku Artık ne susku Ne sorgu Ne korku Zira senden sonrası yok ki hayatın Ben yaşamak istemedikten sonra....... Sonra..... |
Yok oluştan başka ne kaldı...
dipte köşede kalmış taze yaralarına kezzap döktü kimi satırların...çok güzel dizelerdi..yüreğine sağlık...
" ...
içimdeki çocuk addaya gitti
zincirimi kırdım,kaçtım ;
her yerde aranan benim
içim,yokoluş zindanını terk etti..."