Ogretmen hanım
Puslu bir sabahın alaca karanlığında,
Duyulduğunda tren düdüğü, İstasyona geldik diye, İnmek için sabırsızdı küçük yürekli. İndi, koşarcasına. Kim miydi ? Köyün, yeni gelecek olan öğretmeniydi. Hani kıvırcık saçlı, Atatürk gözlü, Diplomasındaki, güler yüzlü resimli, Küçücük kızıydı babasının. Serin sis zerreleri yapışmıştı yüzüne, Oh çekti, Anadolu’m kokuyor dedi, Tezek ne ki, bilmezdi. Hani ilkelerindeki gibi, “Anadolu’m, kıraç topraklarım”, dedi. Okulun bahçesinde bekleşen, Yarı yalın ayak, yarı dağınık saçlı, Çoğu ürkek, azı etlice, Çocuklarını gördü uzaktan. “Günaydın” dedi, yaklaşınca, “Hoşgelmişen ogretmenim” Cevabını duyunca şaşırdı, Çocuklardan. Yıllar sonra ilkeleri meyve vermişti, Mutluydu küçük kızı, babasının, Saçları ağarmıştı ama, O ilk günkü çocuklarının çocukları vardı, Şimdi karşısında, Eskiden tozlu, şimdi asfalt olan bahçede. Vedalaşıp gidecekti, yaşı geçmiş diye, Emekli mi olacaktı ne ? “Günaydın çocuklar” dedi, Hep bir ağızdan” sağoooool” dediler”, Demek ki boşa ağarmamıştı saçlar, Demek ki boşa gelinmemişti trenle, Deme ki gitmek zordu artık buralardan, Silkindi sızlayan dizlerinin üstünde, doğruldu, Vedalaşamadı, diyemedi hoşçakalın diye, “Hadi sınıflara çocuklarım” dedi, Karşı dağın, köyü gören tepesini işaret ederek, “Oraya gömersiniz beni çocuklarım” , Diyebildi. Tren de küçük kızı alamadan, geçti gitti. Küçük kızın şerefineydi artık, Sabahları çalan tren düdükleri. (Hoşgelmişen ogretmenim yerine sağooool dedirtmek için yıllarını verenlere hürmetlerimle) |
Kutluyorum kalemi
Yüreğine sağlık
____________________________________________Selamlar saygılar