Şiir Dilimiz Nereye?Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Son dönemde şiirimiz maalesef imgelere boğularak anlaşılmaz hale getirildi.
En ağır biline Divan şiirini ve Servet-i Fünun şiirini anlayabilirken bugünün şiirini anlamakta bazen güçlük çekiyoruz...Açıkça ifade edeyim bazılarını edebiyat öğretmeni olmama rağmen anlayamıyorum. Nereye gidiyoruz ? demekten kendimi alamadım.
I
Bir bahar günü, Altay dağlarında filizlenmiş, Ceyhun nehrinden su içmiş kanasıya. Aral gölünde kuğularla yıkanmış. Biricik nazlı gelinim var benim. Bilge Kağan’ın kaleminde kendine gelmiş, Kaçkarlı Mahmut’la zamanı delmiş. Demir dağı eritip özgürlüğe koşarak, Alnına yıldızlardan ışık almış, Parlamış, Biricik yiğidim var benim. Gün gelmiş, Yıldızlarla söyleşmiş, Ağıt olmuş gözlerden akmış bir ırmak misali. Gazel olmuş bazen sevgilinin gül yanağına. Yunus’un aşkında pişmiş incilerim var benim. Sakın onları örseleme! II Yiğidimi, Nazlı gelinimi, Ve incilerimi, Öyle çarçur edemezsin. Ve gidemezsin böyle kılavuzsuz bir yere. Ne rehberin var, Ne yol yordam biliyorsun. Gece karanlığında giriyorsun dehlizlere. Nazlı gelinim can çekişiyor, Yiğidimse çoktan ölmüş Dilindeki inciler benim belki Ama şiirin, Şiirin benim değil. Eğreti dolaşan dizeler perişan, Ayaklarıma dolaşıyor. Ayıklayamıyorum. Çığır açmak hevesiyle t/ipinin ortasında kalıyorsun. Düştün düşeceksin. Kayboluyorsun. Yolun çıkmaz sokak. Ne geldiğin yer belli, Ne gideceğin yer. Zihnimi ıslatıyor, İmgelerde asılı kalmış, Acı çeken dizerin gözyaşları. Silemiyorum. III Söyle, Yan yoldaki arkadaş! Sonra kim çıkaracak, Delilik edip dipsiz kuyulara attığın taşları? |
tebrikle
saygımla