güz..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın kimse bilmiyor cevabı..ezberlenen sureler gibi ve aranan suretler ki kavuşulamayan bir aşkın berduşu oluyoruz adına yaşamak diyerek bütün duraklarda…
(...) Ellerini çekip ellerinden ve şiirlerini mısra mısra kapattı yüreğinin en ağır kapısını kendi dışından içine doğru ki kör bir adım gibi ilerledi içine hep biraz mağrur/biraz eksik. bir aşk yeniden başlar diye ilkbaharlarda dalından kopan ve kopartılan tüm kuru yaprakların özeti gibidir bu/ dört mevsim yaşayan yürekler için ve ömür kışa/soğuğa açılan -son -baharlar gibi çekilir/ çekilir böyle kıyılarından içeri ıslak bir zerre düşse eteklerine tenin kaşınır hayata biliyorum ki sen tabirsiz rüyalar bulursun kuş kanatlarında bir hesapsızlık var aramızda yarı çıplak bir sevişme kadar Önemli değil evet/ içinde olup olmamam. yerinden ve yurdundan kovulmuş kavimler gibiyim. omuzlarından. sayfalarından bir defterin ve o derin bakan elasından gözlerinin ilk aşklardan ki arka bahçeye gömdüğüm mavi misketler kadar çocukluğum/çokluğum yıllar/yollar. köprülerin ve tenin. hiç öpmediğim parmak uçlarını çekip avuçlarımdan kapattın kendini çıkmaz sokaklarının içine. sana damlıyorum ne zaman yağmur yağsa umutlu bir damlayla. sana düşüp/ parçalanıp sana/ yuvarlanıp sana keskin bir virajda. hayır tutamıyorum ellerinden. en iyi bildiğim kuyulardan düştüm/ düştün ki baharı seviyor olsan da güze hasret uykularımın canı çekiyor seni seni diyorum seni/ uçuşan bir düşün tüllerini çekip alnımdan ırmağın yüzünde/yüzüne b-akıyorum şahit buna demirden köprüler/ ağaçlar. aşk kadar nefret şahit neden uzun uzun bakamıyoruz kendimize sevemiyoruz uzun uzun bir böceğe ömür verenden tut da saçlarının beyazında tel tel yaşlananlara kadar herkesin öldüğü bir zamanda keder budur işte/ tenine düşen gün ışığını inatla kovmaya çalışmak. başını çevirmek önce sağa/ sola sonra vücudunu oynatarak sığmaya çalışmak içinin kuytularına ki replik almadan konuşamayanlar bilir aşk öldürür hep bir diğerini... körebe oynayan çocukların oynadığı masum bir oyundu kırıp gözle görünmez kanatlarımı kala/kaldım şaşılacak bir şey de değildi hep olduğun yerde beklemek… pek önemli değil şimdi bahsi geçen o adam. ELlerinde…ki, bilendim keskin sözlerine dilimle sesini yüreğimde hapsettiğim eksik bir susma biçimi devrilir omuzlarından saçaklarının... onlar birbirlerini görmeden sevenler onlar oldukları yerde durmadan koşanlar. onlar kekre hevesleri yaşamsallığın. aşkın en safir/ en saf bilgeleri ki yoruldum kalkıp yerimden/derinden uyumalıyım şimdi. uzun/uzun... -son -bahara hazırlanıp, yaprakları hatırlamalıyım tretuvar kenarlarında... g-özlerimi bağlaman yersiz b-akamıyorum sana bağlama ellerimi bir kere susmuşsan... tenine kamçı vuran sahip/ -siz.. ait-siz herşey.. bana çarpma! konuş ama acıtma. çarpma kıyılarına/kuytularına ki askıda unutulan düşler böyledir kınında kılıçlarıyla kesemeyen tenleri ve o gözler durduğu yerde izleyen hep güz gibidir… / ve yaprak savruldu ırmağın kenarından/kıyısına doğru hayatın... (...) |