MÂZİ
Yine bir gün nârın harman olduğu soğuk bir kış havasındayım
Muhabbeti bol, müebbeti müzmin bir lakırtı sardı yine benliğimi Vakit yetiremiyorum içinde sen geçen koyu kelimelerin en koyu sohbetine Söz konusu sen olunca haşroluyor çisileyen yağmurun sesinde çay ile demlenme saatlerim Senden açılmıştı yine her zamanki gibi derinden mevzular Yokluğunla buğulanmış gönül bardağıma bir dem dil dökmeyle başlıyorum sohbetine Kelamının her bir yudumunda kah gülüyor kah ağlıyor mâzi denen illet Nasıl desem ki; dilinden düşen her dem bir zillet sanki Zillet diyorum nam-ı diğer geçmiş zamanın unutulmaya yüz tutmuş anısına Nasıl da yitirmişti bizi bu yıllanmış takvimlerin alnı kırışmış sayfalarında Tayfasında, akrebin kıskacı altında hakir yelkovan Saatler alabildiğine hayta,ve bir o kadar da içi içine sığmayan dakikalar İşte o an başı bağlanmış bir kısmet gibiydi sararmış yaprakların dökülmeye yüz tutması Savrulmak kaderinde varmış, hasbelkader diye geçiştirdiği poyrazın gazabında Her bir dalından koparılış zulme çalıyordu yaprağın ağaca olan sadakatini Kocaman bir tutkuyla tutunmak; naçizane de olsa bir tutam umutlanmak gayesi Ya da umudun yeşermek olduğu bu ağacın kollarındaki şefkat duygusu Yitirilen onca şeydi yaşamak nezdinde, Yaşamaksa bu. Misali bize benzeyen bu yapraklar gibiydi kavruluşumuz Emsali görülmemiş bir savruluş çarkında döndükçe dönen. Bedenden toprağa varıyorduk evrim dedikleri akıntının kıyısında; Topraktan bedene vardığımız vakitti hayatın celbesine düçar kalışımız Velhasılıkelam! Yaşamak dediğimiz savrulmaksa eğer biz ona mâzi demişiz Mâzi dediğimiz yaşanmışsa değer; Biz onu mevzu bilmişiz. |
Şiirinizi beğendim.
Gönlüne sağlık.
---------------------------------- Saygı ve selamlar...