Belki de böylesi daha iyiydiBelki de böylesi daha iyiydi Seni buraya bir rüzgar getirmişti şimdi deniz kıyısında ordan oraya savrulan çiçekli hasır bir şapkayı izliyorum korumuştu uzun bir süre güneşten ve aşk’tan seni böyle kurmuştum hikayeyi dialogları acemice oldu ama yine de güzeldi ıslaktı elbisenin etekleri hep kurumazdı hiç kırık beyazdı hiç unutmadım sonra her gelişinde canlı bir insanmış gibi gidip konuştuğun tozlu yoldaki o korkuluk ne çok eğlendirirdi seni kasabadan uzaktık kır yeri gibiydi yaşadığım yer kumsalda boylu boyunca uzanırdık yan yana konuşacak çok şey olmasına rağmen konuşmazdık saatlerce ta ki önemli bi şey olsun olduğunda da yazardık kumlara elin havada kalmıştı giderken göğe yakın duruyordun o akşam üstü son kez gittiğimiz o akşam üstü anlamıştım artık sensizliğin hiçliğini hep aynı yerlere giderdik insanlardan uzak büyülü bir dünya mıydı rüya mıydı kafamda kurguladığım bir serüven miydi yoksa dünya sinema sahnesi hayat iyi sonla biten bir film olsaydı keşke senaryosunu kendi yazdığımı hatırlıyorum şimdi o çocuk ben çocuk acımtrak tatlı bir rüya denizinde boğulmak üzereydik yani iki kere sen bi ben hikaye ya o yüzden o dediğime bakma bir gün bir sevgilisi çıktı geldi bekliyordum zaten keşke öyle olsaydı daha kolay olurdu onu unutmak bitti demiştim usulca bitti anladım ki hepimiz yaşar gibi yaparmışız oynarmışız kendi yazdığımız bir oyunu giderken el sallıyordun elin havada kalmıştı başın göğe yakın kanatsız bir melektin ara sıra gelip beni yoklayan kimi zaman bir arı vıız vıız vızlayan dönen etrafımda ya da bir durgun suda Nilüfer çoğu zaman da dokunulmaya dayanamayan benekli bir kelebek hatırladın sonunda ıslaktı hep elbisenin etekleri kırık beyaz Yüksel Nimet Apel 1/Ocak/2015/Perşembe/Ankara |