-İSTANBUL'DA ZAMAN-
Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün
Biri var ki kanatlarımın altında Öyle bir aşktır, ey! Gönlümde ki İstanbul Gerçekte o kartpostal makamında şimdilerde Hani ara da bul öylesini Gerçi arada bulmak mümkün Ama her dem derseniz, ne mümkün ey! Gönül Eski manzaralar münazara mevzu evet Boğaz boyu bir başka dünya yine de Kâinata açılan pencere, tüm yozlaşmaya inat. Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün Hezarfen aşkı bir başka alem yüreklerde İkarus’un ceddi, ilmin irfanın nöbetçisi Akıbeti ne siz sorun ne ben kabilinden mi? Nöbet gelir insana düşününce Evet İstanbul kanatlarımın altında bir aşk faslı ise Hezarfen rumuzlu bir zarftır bu inceden Galata’dan Üsküdar’a uzanmaksa böylesi Kim böyle bir rüyadan uyanmanın hüznünü duymaz ki? Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün Gülhane’de içilen bir demlik çay Hangi dem bu yürek, demini almaz orda Bir yaz günü ve öğle güneşini duymadan Boğaza ve Marmara’ya nazır bir nokta-i nazardan Aksinden söz etmek bir farfara ki, hangi yüreğin nağmeleri? Yeni Cami uhrevi bir alem, kol kanat gerer insana Avludaki güvercinlerle hukukumuz çok eski Çamlıca’dan mehtapta seyredilen Boğaz mı? Asırlara bedel bir cümbüşün terennümü dillerde beste. Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün Ülkemin gerdanında nadide bir mücevher Bir inci gerdanlık ki en kıymetli halkası Sarıyer Beyaz martılar gök kubbeyi çevreler, çerçeveler de Serde çocukluk anıları da elbet gönlümde nefer Telli babadan masmavi göğe serptiğimiz dualar Bembeyaz bulutlara martılar taşır Fatihaları Nice Fatihlere hasredilir ihlasla yüklü Gün batımında da bir başka güzeldir Karadeniz’e karşı Bir servi gölge verir benliğimin köşe bucağına Bir mezar ki bu ayırır ölümü, yaşamı. L.T. |
Çalışmalarınızda başarılar dilerim değerli kalem erbabı
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.