Altın HalkaDerme çatma evin Ne büyüktü tavan arası, Ankara’ dan bile Yok yoktu Kuşlar, cinler Devler, cüceler Sevgiler Beyaz atlı prens bile En çok da, toz Gazetici olurdum, bazen de doktor Tebeşir kokusu rüyalarımda kaldı Okulum düşlerimde Yalancıktan sevgilim, çok güzeldi Sevemedim yalanı, öldü Düşmekten korkmazdım, kalaycılardan korktuğum kadar Bir de bohçacılardan Ankara ayaklarımın altında Altındağı karşımda, hiç de altın gibi görünmezdi Basamak basamak gecekondular Çatıları saymaya başlardım Sonra renk renk damalı taksileri Ne üzülmüştüm hepsi sarıya boyanınca Ah Ankara ne küçüktün o zamanlar Bense ne büyük Ondört yıllık misafirmişim Dönüşü olmayan yola düşünce anladım Gözyaşı şişesi kalıcı tek çeyizimmiş Kitaplarım, kayıp resimlerim, küskün şiirlerim Bir de arka cebimdeki özbenliğim Sonra sen büyüdün, ben küçüldüm Artık ne tavan arası kaldı Ne de tozu alınacak anılar Buz gibi sular bile üşütmemişti parmaklarımı Altın halka kadar... . |