özlemek
özlemek bu kentte beni ziyarete
hep otostopla gelir bazen bir kedinin sırtına biner, ayaklarıma sürtünür bazen kendini saçları senin gibi kokan bir kız kılığına çevirir beklemek bu kentte eylül rüzgarının savurduğu yapraklar yüzünden tahammülü zor şeydir ve anlatmak için kalbimi söküp yerinden kâğıdın üzerine koymam gerekir şaraplar bu coğrafyaya kolunda arkadaşınca dövülmüş yamuk yumuk bir denizkızı olan yaşlı bir rum göçmence getirilmiştir (nur içinde yatsın) ezilmiş üzümler (ki dile rengin dokunmasıdır) senli bütün hatıralarımı kolundan çeker getirir sonunda yenilecek içilecek bir şeye benzemez ama benim yüreğim ezilir sevişmek bu kentte yüzme bilmez kırmızıda sessizce boğulur yanına denize yağan notaları çeker gramofondan müzeyyen’siz eksik olur öpüşmek bu kentte sözü edilemez bir şeydir ve uzun süredir konuşurken isminden bir harfe rastladıkça dudakların birbirine değmesiyle temsil edilir ölü balıkçıların suda kimsesiz ve boynu bükük kalmış ağları misali (arkada bırakmak için yürek avlamaya devam etmek üzere) helalinden beş kelime sağından solundan birleştirilir ölmek bu kentte eski bir şair hilesidir ki tarafımca hakkı verilir… Demircan KÖSE - Kelebek Ağrısı kitabımdan- www.edebiyatdefteri.com/kitap/kelebek-agrisi-beyan-i-menazil-88876-kitabi/ |