Elli (artı) Günce
Şu gezginin acısı günceye çivi çaktı
Her şeye sevdalıydı ama gören olmadı Hep yitiren bir çizgi sayfaya sıkça aktı Direnerek inandı gülen yüzü solmadı Alıkoydu zamanı hep denize seslendi Kuşluk vakti uyanıp güneşe mızrak boyu Aç martılar mazinin elleriyle beslendi Gece gündüz dolaştı apayrı yedi koyu Koyu karanlıklarda dilde ne çok söz saklı Efsunlu bir aşktı o özenerek sakladı Gökten yıldızlar yağıp alınca baştan aklı Döktü eteklerini gizemi yasakladı O vakit has bir duygu ona karşılık verdi İnanası gelmedi yüreği yalazlandı Sevda bir deniz gibi dalga dalga döverdi Hırçın dalgalar coştu köpürdü beyazlandı Birden bir el dokundu çalış dedi kaleme Ağır ağır yürürken uçurumdan sarkılmaz Sevda yüklü kağnını göster dedi aleme Yol alırken sevgide yarınlardan korkulmaz Yetti artık aşkı yaz de ki çeyiz sandığın Tekerlekler tek düze çark etmekten yoruldu Söndür şu cigarayı dumanıyla yandığın İşte sevdiğin kadın yüreğine kuruldu Köze düşen bu sevda öyle yaman ve ince Gözledikçe büyüdü daha ne olsun başka Şu sevi günden güzel sevdiğini görünce Özlem bitecek artık gerçek sevgiye aşka Yarım kalan öyküyü çevirirken romana Düşsel bir cömertliğin aksi vurur geceye Ağaran saçlar için isyan edip zamana Bir şiir daha düştü elli yıllık günceye Şiir ve Yorum Mehmet Fikret ÜNALAN |