YAZI yani ÜLKÜCÜNÜN ALIN YAZISI
ÜLKÜCÜN ÜLKÜCÜYE yâda ÜLKÜCÜLERİN ÜLKÜCÜYE/ÜLKÜCÜLERE SON GÖREVİ BAŞLIKLI BU DUYGULA RI MI yazmama vesile olan, kisbe-i delikanlı tavırlı Ülküdaşım Mutlu Özdemir Beğ vesilesiyle Ülküdaşlarıma ithaf ediyorum!
Ufkunu Başbuğ Alparslan Türkeş Han’ın açtığı Gençlik Ülkücü Gençlik, bu Gençliğin içerisinde öğrenci olanını ve işçi olanını yani, Ülkücü İşçileri gönül rahatlığıyla ele alırsam, ruhca-bedence ve kafaca sağlıklı bir Gençlikten bahsetmiş olacağımdan ötürü mutluyum. Beni mutlu edenlerin amelden itikada göçenlerine Rahmet olsun ki, burada mutlu olamadılar orada mutlu olsunlar İnşallah! ‘’Rahmet olsun’’ Bende isterim bana da rahmet olsun!... Var saysak, desek ki, Ülkü okul idi Evet, Okuldu Ülkücü O Kul’du Yani O Kul’lardı… Evet, okulda kalan kaldı Geçenler Şehid oldu Devam edenler ya Taşmedreseli Yâda Yusufiyeli YaRab! Bizi de Geçenlerden eyle Davasından geçmeyen Dünya nimetlerinden geçen Geçenlerden eyle! Görevimize müdrik Yüreğimizi Vatan, Millet sevgisi ile doldur Bu anlayışın bu özlemin takipçisi Ve İşçisi eyle Bizleri YaRab! Ülkücülerin, Onların her birisi, Vatanımızın ve Milletimizin ebediliğini sağlayacak birer inşa tuğlası olmuşlardır. Onlara milyonlarca kere rahmet olsun! 12 Eylül’den kalma bizlerin gördüğü diyemesek te, okuduğumuz ve duyduğumuz manzara korkunçtur. Gençlik ateşini Millet ve Vatan sevgisi ile tutuşturmuş, o günlerin Genç Ülkücüleri öyle işkencelere maruz kaldı ki, detayını yazmaya yüreğim elvermezcesine ağızlarına ot doldurdular vahşetin ötesinde cinsel organları ile … yazamıyorum işte! Gözlerini oydular… Şehitlerimizin, kendilerine rahmet olsun! Onların cenazelerini dahi zor şartlar altında memleketlerine götürdüklerini Yusuf İmamoğlu Ağabeyin cenazesinden hatırlayacaksınız. Sözde “İslâmi” kesimi temsil ettiğini iddia eden o günlerde “Akıncılar” hangi meselede yanımızda oldular diye soracak olursak eğer? Ne görülmüş nede duyulmuştur. Ülkücüler her zaman olduğu gibi cenazelerini tek başlarına kaldırıyorlar ve acılarını tek başlarına paylaşıyorlardı! Ülkücü camia komünist teröre karşı birlik mesajı ve’’ küfre’’ karşı tek yumruk görüntüsü vermek amacıyla, cenaze namazında yanında görmek istediği “İslami hassasiyeti yüksek (!)” kişilerce her zaman olduğu gibi yine hep yüzüstü yalnız bırakılmışlardır! Ne yazık ki, Ülkücülerin bu hassasiyetine Müslüman’ım diyen (ş) erbakan çevresinden hiçbir zaman destek gelmemiştir. Fakat Ülkücülerin derdi bununla da bitmiyor, bitmezde bu sefer karşılarına Ülkücü şehitlerimizin her cenazesinde yaşanan bir engel daha çıkıyordu ki, Vali unvanlı Devlet görevlisi, ölmelerine engel olamadığı Ülkücü işçilerin cenazelerinin Ülküdaşlarına verilmesine ve yapılacak törene ve de edilecek dualara dahi tüm gücüyle engel olmaya çalışıyorlardı. Yani Ülkücünün Ülkücüye son görevi bile sorun son görevi bile dertti! Tarih 12 Eylül Talih galebeye doğru ne olacak Ne edilecekse etti Ne yeşil ne de kızıl mertti Çözüm bekleyen problemlerimiz Çok açık çok netti Özellikle “Milli Görüş” ve bazı dini grup/cemaat ve/veya tarikatlara yakın gazetelerin zavallılığını hayretler içerisinde gören Ülkücü Ağabeylerimiz talihsizliğin temel taşlarını oluşturmuşlardır! ... Bu art niyetliler ellerindeki medya üzerinden ülkücülere karşı örgütlü, kurgulanmış ve sistematik bir şekilde asimetrik ve psikolojik yıpratma kampanyası uygulamışlardır hala da uyguluyorlar. Yalan mı? Acıları hala içimizde olan Şehitlerimizin aziz hatıralarını kirletmek pahasına Ülkücü istismarına dün olduğu gibi bu günde hala devam ediyorlar. Uzun lafın kıssası bu bahis ettiğim zihniyetin gerçek yüzünü görseniz Lidere bağlılığınızı yineleyerek içinizde fitneyi fesadı öldürmüş olursunuz! 12 Eylül öncesinin karanlık günlerinden, her gün en az 5/10 Ülkücünün şehit edildiği, ortalıkta Allah (c.c) Peygamber (s.a.v) Vatan-Millet ve Devlet adına bizlerden başkasının olmadığı, kendilerine “Mücahit” diyenlerin evde eşleriyle birlikte oturup sefa sürdüğü ve ara boşlukta ticareti iyi değerlendirip zengin olmaya boy göstermişlerdir yani o günler olağanüstü günlerdi... Çileye tamah, acıyı kutsayarak Kalabalığın yalan avuntusundan Yalnızlığın evliyası olarak 12 Eylül günlerini aklayan var. Tebessümün bile uzak durduğu Yazgısına yenik bir hayatın Buruk tadını Ülkücüler yaşadı 12 Eylül günlerini yasaklayan var. Bu geceye bağdaş kurmuş yüreğiyle Gümüşhanlı ağlıyor şiirlerinde Ölüme rengini verip, kendine pusu kuruyor Paslanmış yüzünde bir hayat ki, Hayat gülümsüyor Gençlik için 12 Eylül günlerini saklayan var. O günlerde Ülkücü Şehidlerin cenaze namazını dahi kılmayanların siyasi mirasçıları, ta kendileri bu gün iktidar ve Ülkücülerin birliğini-dirliğini yok etmeğe dönük ellerinden geleni yapıyorlar. Ülkücü ve 12 Eylül istismarı yaptıklarını, mektup okuyarak göz önüne koymuşlardır! Öyle bir görüntü veriyorlar ki, Ülkücüyü en çok onlar seviyor, hatta sözlerine başlarken Ülkücü kardeşlerime sesleniyorum diye başlarlar. Velâkin şahsım adına söz ediyor ve yazıyorum ki, ben ona kardeş değilim. Vatan sevgisi İmandan, Kurtarıcımızın Hadis-i Emirlerine aykırı fes giyinen benim kardeşim olamaz! ‘’Anam doğursa dahi olamaz’’ İktidara gelen ve kendilerine İslami diyen bir ekibin başı (ş) erdoğan bizden uzak gitsin. Gitsin Ahmet Kaya’ya kardeşim desin! Bölücülüğün hayranlığı ve kendilerini meşrulaştırma gayretlerini de göz önüne alarak bu asalak sınıfı kınadığımı yazıklar olsun diyerek vurgulayayım! Alparslan Türkeş Han’ın yolunda yürüyen bir Ülkücü olarak, haklısın diyenlere Ülküdaşlarımın adına yoğun alâkalarına elbette teşekkür etmeliyim. Lâkin bir ülkücü olarak Türk Milliyetçilerinin siyaset ocağı ve açacağı siyasi kapı Milliyetçi Harekettir! Hal böyle iken söyleyin Sevgi ve saygı yumağı Ülkücüler, gaile alır mı? Mektup okuyan manyağı Anlatmaya çalıştığım gibi bu çevrelerin bize bakışı çok farklı. Bize asla hoşgörü ile bakmayan sözüm ona İslami/dini, cemaat/grup/tarikatlar, komünistlere şaşılacak kadar sıcak ve hoşgörü ile yaklaşıyor ve biri “Yeşil” diğeri “Kızıl” komünistler bize karşı her yerde ittifak yapmaktan da çekinmezler! ‘’ben bunlara El İnsaf diyorum’’ Ulu Allah (c.c) havale ediyorum. |