Süleymandan Esintiler
İlk gençlik yıllarımda;hayatı ve adem oğlunu anlamaya çalıştığım o yıllarda,insanları meyvelerle benzeştirirdim.Özellikle şeftali ve cevizle.İki yüzlülüğü ve iyi insan-kötü insan ayırımını bu şekilde anlar,açıklardım.Şöyle bir not buldum geçenlerde eski karalamalarımı karıştırırken:
’ Kırıldığınız için kırdığınız insanlar olur. Zira ruhunuzun,benliğinizin en ücra köşesine sakladığınız,sakındığınız narin bir yanınıza dokunuyorlardır ısrarla. Tüm feryatlarınıza rağmen, üstelik bile isteye... Kırıldığınız için,kırarsınız.Çoğu zaman şaşkınlık içinde,karşı darbeyi can havliyle yaparsınız zaten.Bir refleks olarak;korunmak için yaparsınız...Yavrusunu koruyan bir anne gibi,baba gibi, rastgele çarpabilirsiniz o anda .’Dokunma! ’ demek için, ’Dokunnnnmaaaa..!’ Gerçekte sarıp sarmaladığınız içinizdeki çocuktur;savunmasız,korkak,en önemlisi silahsız...Sizden bir parçadır o.Sayısız kez başınızı derde sokmuştur .Bazen her dediğini değilse de,bazılarını zorla yaşatır size.Çaresiz kalırsınız ama bir ebeveyn gibi korumacı bir ruhla seversiniz onu,çok seversiniz. Sizi özelleştiren,kişiliğinize renk katan,ruhunuzun odalarında hesapsızca sağa sola koşturan,yaşamla aranızdaki zincirin en güçlü halkasıdır;sevgidir,neşedir,coşkudur o.Kimliğinizin en değerli parçasıdır.Öyle derinlerde bir yerlerde de olsa var olması gerekir.Aksi durumda Yahya Kemal’in dediği gibi: ’Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi, Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.’ Yaşama sevincinizdir o;bir akıntıya yenilir gibi kapılırsınız bazen. Size, sert tabiatlı insanlardan korkmadığımı söylemek istiyorum.Bilakis onların içinde; yaşamaktan,bir çok şeyden korkan, yumuşacık bakan bir çift göz olduğuna inanırım.Teşbihte hata olmasın ama ceviz ve şeftaliye benzeteceğim yine bu halleriyle insanları.Sert bir kabuk altında narin ’öz’ünü taşıyan cevizin sıradan kabuğuyla mütevazı görüntüsüne karşılık şeftali hiç güven vermemiştir bana örneğin.Cevizin özünden,daha dayanıklı bir dokusu olmasına rağmen kilitli bir sandıkta saklar adeta içindeki ’acı’ çekirdeğini.İnce bir zarın altındaki tatlı meyvesine tezat içindeki; sert ve acıdır şeftalinin.İlginç olan budur.Bu kategorideki insanlar melek görüntüsü çizerler.Mütebessim,yumuşak başlı,efendi görünümlü,girişken,karizmatik,rahat,esprili aynı zamanda yüzeysel... olurlar.Bütün marifetleri göz önündedir,sergilenmiştir korkusuzca.Öz güvenlidirler çünkü dayanıklı;katı ve acı bir iç dünyaya, sahiptirler.Etkilenirsiniz cazibesinden,taa ki çekirdeğine ulaşıncaya kadar.O vakit,sağ gösterip sol vuran,güvenilmez biri olarak tanımlarsınız onu çünkü davet edercesine sere serpe dolaştırdığı güzelliğinin,yumuşaklığının gerçekliğine inanıp gitmişsinizdir ona.Beklenmedik olanla karşılaşınca hayal kırıklığı yaşarsınız.Yine de kendisine aslında görünüşüne inat,katı ve acı/masız olduğunu söylemeyin.Belki sert bir cümleyle sizi uyarmayacaktır;bu,onun yöntemi değildir ama başınıza çoraplar örebilir. Ceviz, sert kabuğu ve dalındayken gördüğümüz yeşil,vasat görüntüsüyle fazla cazibesi olmayan,en önemlisi yüzeysel olanın değerini bilemeyeceği bir meyvedir.Ayrıdır dünyası,derindedir gerçeği. ’İçli’dir deriz, tanımlarken çoğunlukla. Kendini saklamak için genellikle sevimsiz bir intiba verir.Bu dünyadan bihaber görüntüsünü sevmezsiniz.Anlaşılamayacağından ve ezileceğinden korkar çünkü,bilir hassas olduğunu,saklar kendini.Dışındaki cesaretin kaynağıdır içindeki korku.İçindeki hazinesine inat,oldukça dayanıklıdır kabuğu.Özüne ulaştığınızda şeftalideki hayal kırıklığının aksine bir sürpriz bekler sizi.Tüm eksilerini kabuğunda teşhir ederek tercih hakkını elinize verir başından.Bu yönüyle takdire şayandır kendileri. Bir ayrıntıdır:Bu düzende bir yere gelenler şeftalilerdir.Cevizler yalnızca laf arasında dürüstlüğüyle övülür.Her ikisi de pazarda satılmak için yerlerini aldığında şeftali cevizden yüzde bin, daha ucuzdur;bu da ironik bir durumdur,anlayana. Herhangi birinin üstünlüğünü savunmak için değil,özümüzü herkesten sakladığımızı ve her birimizin aynı zamanda zıt özelliklerle donanımlı olduğumuzu vurgulamak için dile getirdim bu pek de tekin olmayan benzetmeyi.Tek mesele,dıştan algılanan yanımızın yanıltıcı olduğunu her insanda bir kez daha anladıktan sonra aklımıza takılan ’iyi insan,kötü insan ’tanımlaması. İyi ya da kötü insan yoktur bence.İyi ya da kötü ilişkiler vardır.Herkes dışından kendine benzeyeni daha çok sever ,diğeri için daha çok dışlayıcı tavır takınır..Aynı olanlar,birlikte vakit geçirmekten hoşlanırlar.Şeftali şeftalinin,ceviz cevizin halinden anlar ne de olsa.Pisikiyatristlere göre,ayrı olanlar,birbirlerine eksikliklerini,yanlışlıklarını hatırlattıkları için nefret de ederler aynı zamanda.Örneğin şeftali içinde sakladığı tatsızlığı ve katılığı cevizde -aşikar- görünce büyük tepkiler verebilir. Farklı olanlar ,hem birbirlerine düşman olabilirler,hem de gizlice farklı cephelerindeki güçlerine hayranlık duyabilirler.İnsan aynı zamanda kendine benzemeyenle, içindeki eksik olanı tamamlama arayışı içindedir çünkü .Ceviz ve şeftalinin daha çok gönül ve güçlü çıkar ilişkileri yaşamaları mümkündür,merak ve faydacı yaklaşımlar...zemin oluşturur birlikteliklerine.Sonra öze ulaşırlar şaşkınlık ve yanılmışlık içinde..! Olgunluk ve sevgiyle sürdürülebilir her şey.Asıl mesele birinin yüzeysel olduğu kavramlara diğerinin derin bakmasıdır.Birbirlerini bir yandan kınarken diğer yandan ilişkilerini sürdürme gereği sosyal bir varlık olmanın zorunluluğu olarak dayatılınca rol çalarlar birbirlerinden.Tabiri caizse at izi,it izine karışır o zaman.Biz hem iyi,hem kötüyüzdür,böyle bir durumda...’ Peki,siz hangisisiniz? İnceliğiniz içinizde mi,dışınızda mı? Kabuğa mı odaklanırsınız,çekirdeğe mi,insanları değerlendirirken? Ezilmekten mi korkarsınız,aşikar olmaktan mı? Karşılaştığım labirentlerden geçerken sınadığım bir formül bu;bir oyun bu sadece. Siz hiç böyle düşündünüz mü? ../ 2/2004 rejeton |