ZEYNEP…!Zeynep vuruldu bir göğe Ne bilsin gök Nerden erişsin Zeynep te duran güzelliğe Ağlar bekler Zeynep Çıkar bir gün Bekler gelir diye Ömrüne saymadığı anları bulur Yazar toprağa Ağacın çöpü kıskanır çizdiği tuvalleri Umuda seslenir çınar Heybeleri daha boştur kader cilvesinin Kaç yaz mevsimleri var unutur Arar ayazın donukluğunda yıldızlar Bakar kardan zifir geceye Oysa yakar bakışı Deler yedi kat gökten ötesini Eritir ufuklardan içeri Kul eder bakışı Köle eder Her bir ateş parçası yağar güneşe aya Onsuz olmaz zaman Kader yazılmaz oysa doğaya Vakitler gelmez Asır bilemez kaç ahir sürdüğünü Zeynep yoksa Doğmuyor sabahlar Doğuramıyor onsuz böyle zamana Sabahları olmuş üç öğün Zuladan sesleniyor çaresiz yürek Boynu bükük kırgın Dar düşüyor iki gözü önüne Hep akşam üstleri Beyhude atılmış vuslatın zarları Ömrünü tutamazken çabası Kabaydı aşkının davası Şakası yoktu yaşamın Gün olgunlaşmamıştı başında Yeni telaşı vardı ipek saçlarının Oysa ağarmıştı Harını süpürmüşken güneşin Alıverdi kader ortaya Çığrışan ağlardan Düşen canlardı Haykıran balıklardı zeynebim Bedeni ılık taze bir o kadarda soluktu Umutsuzca veda ya hazır mıydı Zuhur eden zamana haykırıyordu Şuursuzca ağlıyordu gök sevdaya Sedaları vedalarda suskun dilinde Irmak olup selen di o gün güne Yağmurdu Zeynep Evreni sel etti iç çekerek Yazgısını çizememişti acizdi felek Göğüne bakıp öğünerek beklemedi Bekleyemedi Zeynep Beklemeleri Vakitler Yarına geçti artık Güneşin terk edişini Yankılatmadan tana daha Ağıtlar döndü dört bir yanda Tüm kainat cümle cemaat ağlıyordu Vuslatın önceden gidişine Gölgelerden göğe Saklanmadan öğlen Daha Zeynep gündeydi derken Ne var ki Zeynep’ti apansız giden |