Çeyiz sandığı
anamın naftalin kokulu çeyiz sandığından
çocukluğum saçıldı etrafa nakış nakış gülüştüler renkler desenler is kokulu lambanın loş ışığında ilk gençliğimin utangaç sevdaları göz kırptı karşı köşeden uçuştu hülyalı bakışları havada öylece kalakalmışlar solgun benizli aç güveler kemirmiş yüreklerini ağıtlar yakmışlar ardından yiten düşlerin ne kına yaktıkları türkülü köy düğünleri ne dedikodular kalmış akıllarında geceleri misafirlikte ettikleri ne de mahalle bakkalından gelen boşalmış teneke kutusunda saklanışları mis gibi kolanyalı dokunuşları hissedemez olmuşlar evde kalmış kızlar misali kalakalmış boynu bükük öylece laleler sümbüller menekşeler ne sevda ne aşk kalmış geriye uzun kış gecelerinde söylenmez olmuş masallar günler günleri kovalamış aylar yılları zaman değişmiş biçim değişmiş büyü büyüdükçe bozulmuş tuhaf bir sızı yayılmış ortalığa anamın o güzelim çeyiz sandığında çocukluğum kaybolmuş Sezer Ergör Cülcüloğlu |
Çeyiz sandığı !...
Pembe hayatların bitip tükenmek bilmeyen
Destansı bir gençlik romanı !
Az bile ona bu şekilde ki tanımı ?...
Çeyiz sandığın da her özel eşya,
Kendi hayat hikayesini bağrında taşır
Orada saklanan güzelliklerin hepsi
Buram buram ruhlar taşır !
Hikayeleri yalnız kuru bir roman değil,
Aynı zaman da destan destan bir ömrün yapraklarıdır
Zaman çeyiz sandığına hep güzellikler borçlanır ?
Zaman, çeyiz sandığının naftalinli kokusuyla azarlanır
Hükmedemez zaman onda ki anısı taze kalan yaşantılara
Çeyiz sandığı sanki insandır, dili var, kendini sana anlatır
Uzun zaman kapağını açmazsan sancılanır, homurdanır. kıcırdanır
Çeyiz sandığı sen, ben, o, adeta bizler gibi bir candır !...
Bir duygu okyanusuydu !!!...
Duyan yüreği kutlarım !!!....