MEĞER…yıl meçhul aylardan Kasım 14 mevsimlerden güz dökülen yaprakları gelecek bahara müjdeci diye severmişim meğer… düşene tekmeyi vuran soysuz zamandan düşen ekmeği üç kez öpüp alnına koyan masum yanımın cantaneme beslediği çocuksu sevgiyi özlermişim meğer… sus/a susamış hıçkırıklarla ağlamanın diz boyu efkârıma dokunan yanını sev/e doyumsuz haykırışlarından severmişim ahir ömrümün son deminde murat ararmışım meğer… suizan/ımdan sıyrılıp, hüsnüzan/ımdan seviyorum söylemlerini yanağından süzülen damlada boğulup memnu rüyaların hülyalarıyla uyanışını severmişim adını ezberime işlerken sözümün soluğu kesilir sebepsiz tam da kesildiği yerden soluyorum seni kaportası çürük köhne yanımdan düşüyorsun aklıma tutuşup tutuşup, harlanan harınla aşkının narında yanmışım meğer tarihsiz ve tarifsiz zamansız ve mekansız severmişim seni meğer… Şükrü AKTAŞ |