Mum Işığında Bir Akşam
Mum ışığında bir akşam,
Karanlıklara sıkışmış O pencerenin ardında, Ben, duygularım Ve yalnızlığım, Yaprak misali alevlerle dost. Ve bir beden ki İncecik, sımsıcak, Kendi kendini eriten post. Sanki biten umutlarıdır Taşırken baş üstünde Vücudunu okşayan katilini Kendinden bir parçadır oysa Yavaş yavaş sona ulaştıracak Mağrur ve sevgili bedenini. Seyreder, sonra yaşarır gözler Ardından gürültülü bir sessizliktir, Bocalar kaynayan su sesi, Düşünceler alevlerle dans eder, Dudaklarda ise Özlem dolu gönül namesi: —İçimde nice uzun yılların özlemi var. Ah, ah! Bu şarkılarda hep nereye kadar Arzulanan ölümsüz aşkların busesi; Akşamların huzursuzluğu, Derinliğin sonsuzluğu, İçimin boşluğu, Nereye kadar, nereye kadar? Ve yine Kahrolası dingin yalnızlık. Dışarıda ise Kızılca soğuk, karanlık. Artık böyle sonlarla, Böyle gözyaşlarıyla Hoşça kal diyor güneş, Böylesine titreterek, Böylesine sarsarak. Duygularla gerçekler arasında artık Buğulu gölgeler arkasındaki cam. Ve siz, Gördünüz mü böylesine hüzünlü Mum ışığında bir akşam? Kaan Özer |