Yokluğuna Nida
Ölümüne yalnızdır mısralarım,
Kalbimin loş salonlarında geceleyen. Yokluğuna nida, siner sabahlarım İhtiyardır zaman, anlamaz halden. Saniyeler sükûtu dost edinir, Kayıp mahşerdir, ömür değil giden. Şiir şehrim şimdi gün batımı, Ufuktan süzülen aşk revan dilden Hey gidi gençliğidir kafiyenin, Umarsız çarelerle yüreklere sinen... Ey çorak dilim kaç harf tükettin, Uğruna yâr endamlı ezelin. Yalnızlığımın görgüsüz şahitleri, Fısıldadı tüm zamanlara ismini. Sevgiye nispet edip, sefaletin Eskiyen tenime efgan ebediyetin Döküldü senler saçıldı yüreğimden Bengisu çağıldadı terütaze ölümden Ah sevgili, yüreğim sana ensar Kalk gel de bahtıma, kıl bahtiyar. Özlenen ölümle geçen her bahar Vuslatın firakı fezâda ey yâr Ölümün düşlerime uzanan elleri, Bu mezar, tut ki hapsetti hüzünleri. Ömrümden dökülen sensiz her yaş Aşk menziline ulaşmak için ayrılığı aş Mevzilerde gizlenmiş hayalleri topla, Kapımı çal, bir sonsuzluk sabahında… |