Uçmayı Bildiği Halde Çakılmayı Beceren Kağıttan Uçak
Bir çift ceviz büyüklüğünde gözün varlığı
Su serper içime alevlendirir yeşeren küçük sevinçlerimi Akıtır içim umutlarımı, sevinçle ıslanır kanatlarım Umutla biriken kanatlarım göz yanıltan bir canlılıkla çırpınır Uçmak için rüzgarı beklerim artık Beklerim Beklerim Yönümü tayin edip beni askıda kalmışlıktan söküp alacak o rüzgarı Sonumu düşünmeden savrulacağım kahramanı olmak istediğim o rüzgarı Beklerim Yavaş yavaş kapanır umutlarımın aktığı yollar Günyüzüne çıkarmaya tövbe edip Gözümle kalbim arasında iki duble yol yaparım Birinden sevinç akar diğerinden hüzün Sevinçler tıkanırsa içim hüzün dolar İşte o zaman ceviz büyüklüğünde yağarım kendi bedenime Yakamı bırakmayıp beni takip eden kara bulut ıslatır ahmaklığımı Islanıp ağırlaşan bedenime karşılık yine de ruhum ağır basar Uçmayacağım! Kanatlarım kurusa da uçmayacağım Adını bilmediğim rüzgarlara kapılmayacağım El yordamıyla Tutup Kaldırıp Silkip Düzeltip kanatlarımı Salsalar da yeni rüzgarlara Ben şuurluca uyum sağlamayıp Yere çakılacağım Meleğimi gökte ararken Belki de yerde bulacağım... |