TÜRKÜLERBaş müziğim, ilk müziğim, Yuvamdaki ilk ezgiler, Anacığımın yüreğinin derinliklerinden İçten mi içten, candan mı candan Bebe türküleri kulaklarım anamda... Dinlerdik çocukken radyodan Âşık Veysel,” Uzun ince bir yol” Neşet Ertaş,” Niye çattın kaşlarını” Plâktan,“ Köprüden Geçti Gelini” Okuduk kitaptan,“ Gelin Ayşe’mi “. Delikanlı gençliğimde Duydum kırda gezerken Davar güden bir çobandan Türkülerin en dokunaklısını İçinde dağ, orman, yâr vardı, Bir de mor koyun... Anladım ki; Dilden söze, Şiirden müziğe, Sazdan kavala, Davuldan zurnaya Efsaneden destana, Yunus’tan Pir sultan’a, Karacaoğlan’dan Ömer’e, Emrah’tan Âşık Veysel’e Türküler Türkçemdir. Gördüm ki; Toplumsal yaşamda Düğünlerin, törenlerin, Şölenlerin, şenliklerin Acıların, sitemlerin Vazgeçilmez ezgisi Türküler hayatımdır. Öğrendim ki; Malazgirt meydanından, Yemen türküsünden, Çanakkale çarşısından, Al atlılardan, kınalı parmaklılardan Türküler kökümdür, vatanımdır. |