GRİNİN ELASI
bir beyoğlu randevusundan..
Bir intihar çehresiydi, Ölüm karanlık, yaşamak griydi. Elaydı gözlerim, ama kahve/rengini gösteriyordu, Makyajlıydı birde, humarsız acıların şöhreti vardı, Acı ama, yakışıklı bakıyordu. Bir ocak sabahıydı, Akdenizin o sıcak üşüntüsü vardı, Beyoğlunda bir randevunun paspal hazırlığıydı, Hiç unutmam.. Ne var ki, bilemiyorsun yaşamın griliğini, Sevdanın elalığına rastgelede, ölümün siyahlığını tadıyorsun, Öylece.. Birazda müzdarip. Şimdi kötürüm olmuş bir atın, Dişleri dökülmüş bir kurdun, Kanatları kırılmış bir kartalın, Hiç öpülmemiş dudakların, Biraz beyazı birazda siyahıydı, Griydi yaşamak, Ve bu sefer sevdanın elasına karışmıştı.. Artık çok geç sevdalım, Her ayın on birinde ben üşürüm biraz, Her takvimin on birinde, aylardan ocak, Ve çay demledim, Gel istersen, 13.40ta beklerim, Ama biraz! ANIL KUNT Sevgilim Rukiye KURU’ya itafen.. |
o gencecik yüreğinden
süzülen demiydi şiir
endamıydı özgünlüğün
renkler arasında kalan
bir gökkuşağı idi ki
siyah/beyaz, gri-ela
gözlerin örneği belki
ve ahh
beklentiler başa bela
kutlarım çokça.