AY IŞIĞINA ŞARKILAR (isimli kitabımdan Hasret Hüzün Ve Gurbet şiirleri)
2 Hasret, Gurbet, hüzün
1 Hüznün gam çizdiği resimlerdeyim Yalancı bahara aldanmış gülüm yelin ram estiği mevsimlerdeyim sebebi çileyim, nam - ı bülbülüm hüznün gam çizdiği resimlerdeyim baharın sevdası düşmüş toprağa ağacın dalları küsmüş yaprağa bir figan sesidir vurmuş ırmağa canın kan kestiği kesimlerdeyim bir deli rüzgardır eser ömrümden bir buruk nağmedir geçer gönlümden ne dünde hayır var, ne de bu günden ömrün buz kestiği mevsimlerdeyim sevda yağmur yağmur şu genç ömrüme yağar damla, damla seven gönlüme bahçe çiçek açmış benim neyime kırık şarkılarla, esinlerdeyim yarıldı yer, arşı sardı ağıtlar uyandı bak duyan bütün sağırlar yandı yürek, yandı bütün kağıtlar yelin kül estiği mevsimlerdeyim 2 Geldi hazân, Yine hüzün, Yine gam Cümbüş kırık, neyzen suskun, ney suskun geldi hazân, yine hüzün, yine gam şarkı suskun, meyhan suskun, mey suskun geldi hazân, yine hüzün, yine gam gönüllere elem konuk her akşam ... Hicran dilsiz, yaş gözsüz, mevsimler güz şair suskun, şiir suskun, tar sözsüz yine boyun büktü akşamlar öksüz geldi hazan, yine efkar, yine ah-u zar yine hasret, yine gurbet ah leyli yar bir ince sızı düşer sineye her akşam Bülbülü bir güle zar eylemişler dünyayı sevene dar eylemişler sevdayı göğsüme nar eylemişler geldi hazân, yine hüsran, yine figan yine hicran, yine giryan, yine efgân bir ince sızıdır nereye baksam Rüzgar hicran inler gönül secdede nağmeler aşkı kanar her hecede ay küser bir efkâr basar gecede geldi hazan, yine hüsran, yine efgân yine sürgün, yine firgat, yine figan bir kara dumandır iner her akşam Felek ki, demirden örmüş ağını ceylanlar aşk için yakmış dağını gazeller savurmuş gönül bağını geldi hazân, yine hüzün,yine giryan yan ey gönül dermansız derdine yan bak yine çöktü efkar her yer karardı bahçe gazel döktü yaprak sarardı her sokak başını bir elem sardı geldi hazân, yine hüzün, yine gam yine sürgün, yine giryan, yine hicran bir ince sızıdır nereye baksam Tipi bize, boran bize, kar bize feryat bize, figan bize, zar bize hicran bize, fizan bize, har bize yine firgat, yine gurbet, yine hasret ey Ozan dinmez bir sızıdır yüreğinde ne yapsan gönüllere elem konuk her akşam Bahçe mahsun, gül mahsun, gönül hicran bülbül zar-ı figan, zar-ı fizan, zar-ı efgân ey vah yine hicrân, yine giryân, yine hüsran, yine gam ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman yan ey gönül dermansız derdine yan Geldi hazân, yine hicran,yine hüsran, yine giryân bana düştü ah!.. yine firgat, yine hasret,yine figan, yine efgân cana düştü ah!.... attı felek, her birimiz bir yana düştü ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman yan ey gönül yan, şimdi dermansız derdine yan hüzünlere yazılmış bir ömür bizimkisi neylersin ah! leyli yar... kış geldi , yine tipi, yine boran, yine duman yine her gece kalbimize yağıyor kar... 3 Hasret çiçeğim Yağmurlar düşerken körpe bağına süzülür damlalar gül yaprağına takılıp gurbetin hüzün ağına bir sen mi solarsın hasret çiçeğim Sarıp dikenlere gönül acını indirme başından ümit tacını rüzgarda savrulan ipek saçını bir sen mi yolarsın hasret çiçeğim Estikçe başından gurbet yelleri okşarsın hasretle açan gülleri mutluluk içinde eski günleri bir sen mi anarsın hasret çiçeğim Dalıp anıların buruk seyrine gözyaşı dökersin hasret nehrine yediğin ekmeği gurbet zehrine bir sen mi banarsın hasret çiçeğim Denizler dalgalı alınlar sisli yollar sıra sıra engel dizili herkesin ateşi içinden gizli bir sen mi yanarsın hasret çiçeğim Seller feryad eder dağlar ses verir bir ömre bir sevda sanma az gelir şimdi her gönülde bir ah yükselir bir sen mi ağlarsın hasret çiçeğim Coşkun akan seldim duruldu kalbim gurbet eller gezdim yoruldu kalbim aşkın hançeriyle vuruldu kalbim bir sen mi kanarsın hasret çiçeğim Bir tek sen değilsin hasretlik çeken gizli köşelerde boynunu büken sılada sevdalar gül gül iken bir sen mi solarsın hasret çiçeğim Can Nuri’yim nice canlar canıyım diyar diyar gezen garip arıyım gurbetin hasretin en kör yanıyım bir sen mi dolarsın hasret çiçeğim 4 Kalbini Dinle Sevgi denizinden sevda nehrine Dalmak ister isen kalbini dinle Hayal ülkesinden gönül şehrine Bakmak ister isen kalbini dinle Yüce dağ başının sisi dumanı Sarınca geçilmez derya ummanı Kendi benliğinin hanı sultanı Olmak ister isen kalbini dinle Alemde nesnenin her zerresini Rüzgarda ürperen gül nefesini Hakkın kantarında vicdan sesini Duymak ister isen kalbini dinle Camlarda damlanın son akışını Yüreğe işlenen aşk nakışını Yaralı cerenin kor bakışını Yanmak ister isen kalbini dinle Can Nuri görmezsen hakkı gerçeği Derilmez baharın gülü çiçeği Gönül sofrasında aşkı sevgiyi Bulmak ister isen kalbini dinle 5 Şimdi ne mehtabım ne ayım kaldı Göğsüme işledim sızılarımı her acıdan dertten bir payım kaldı çaldılar göğümde yıldızlarımı şimdi ne mehtabım ne ayım kaldı duymadı dalgalar yalvarışımı görmedi çağlayıp akan yaşımı taştan taşa çaldı deli başımı okum paramparça bir yayım kaldı önüm tipi boran, önüm fırtına bir sevda yüküydü vurdum sırtıma kara talih çıktı kara bahtıma deryalar kurudu bir çayım kaldı Canlar canı derler soyuma benim gül damladı gönül suyuma benim elde güzel çokmuş neyime benim şimdi ne kısrağım ne tayım kaldı 6 Sığaramda tüten duman gibiyim Sorma ahvalimi, sorma halimi sığaramda tüten duman gibiyim dalga dalga vurdu hayat zalimi denizi of çeken liman gibiyim.. Sorma bu dünyada neden yalnızım söndü gökyüzünde yanan yıldızım bağrımı deştikçe inceden sızım acıdan inleyen keman gibiyim Baharsız bir ömrün kışında kaldım boranlı dağların başında kaldım umarsız bir hayat dışında kaldım yarası deşilmiş zaman gibiyim Genç yaşımda neler geldi bu başa yağmurlar ağladı düşen her yaşa feryadım çarparken dağ ile taşa imdada gelmeyen aman gibiyim Bir bilsen nelere nasıl dayandım. açan her gülü ben, benimdir sandım nasıl sevdim bilsen, nasıl da yandım bağrına od düşmüş orman gibiyim 7 Kimi Bir Dikene Takılmış Gider Nice dertli kullar gezer alemi kimi bir kenara atılmış gider kimi esir etmiş para zalimi kimi beş paraya satılmış gider hep başka başkadır yaşam izleri kimisi bunalmış yaşlı gözleri her kimi dinledim acı sözleri kimi bir ateşe yakılmış gider kimi darda kalmış canından bezgin kimisi yol almış ilimden sezgin kimi yalnız kalmış bir garip gezgin kimi bir sürüye katılmış gider kimi kaderine boynunu eğmiş kimi isyan edip bayrağın çekmiş kimi bir çiçeğe gönlünü vermiş kimi bir dikene takılmış gider kiminin yalanla geçer her demi Can Nuri alemin doğru ademi kimi huy edinmiş hakkı erdemi kimi bir nefsine kapılmış gider 8 Gez Garip Garip Vurup omuzuna tahta bavulu Varıp gurbet eli gez garip garip Yollara düşüp de gözler buğulu İlet haberini tez garip garip Varsın yaban eller mekanın olsun Sılanın hasreti bağrına dolsun Anadan babadan bacıdan yoksun Oturup derdini yaz garip garip Her akşam dönünce yurda yönünü Hasretle hicranla doldur özünü Kalbine çevirip yaşlı gözünü Çilenin selinde yüz garip garip Ay geçsin yıl geçsin uzansın ara Hasretin yol olsun karlı dağlara Aktıkça gözyaşın akan sulara Kalsın yanağında iz garip garip Can Nuri’m kalbinde gizle ağrını Sağır gökler yutsun gönül çağrını varsın gamdan dağlar delsin bağrını Uçsun dudağında söz garip garip 9 Merhaba can dostum sen sefa geldin Şu acı günüme geldin yetiştin merhaba can dostum sen sefa geldin vur ki, hançerini deşilsin yaram dermansız derdime bin deva geldin Dostluk hasretidir dostluğun kârı kalplere mühürdür dost yadigarı Hep dosta çağıldar gönül pınarı bu dost hanesine gül vefa geldin Yalan değil hasretinle solduğum gelenden geçenden haber sorduğum gözünün yaşına kurban olduğum gönül mihrabıma pir sefa geldin Dost odurki her şeyi yüze söylesin dostunun uğruna canını versin eli kanda da olsa çıkıp gelsin fakir hanemize dost sefa geldin Kar yağsa dağlara çekilse duman hasretin yolunda geçse de zaman dostluk can içredir, can içinde can gönül kapımıza hak sefa geldin Ben bir Can Nuri’yim candan ikrarım dostuma hasrettir figanım – zarım sevgiyle örülü gönül duvarım mertlik kalesine bin sefa geldin 10 Şiir yanar, kelam yanar, dil yanar Şu garip boynumu dâra verdiler sineme onanmaz yara verdiler ateşi aşk ile nâra verdiler alev yanar, ateş yanar, kül yanar Yarıldı yer, arşı sardı ağıtlar yandı yürek, yandı bütün kağıtlar dile gelmez ahraz mıydı sükûtlar şiir yanar, kelam yanar, dil yanar Bükülmez dağ idim eğildi başım bekledim çatladı son sabır taşım bilmem kaç yıl geçti, kaç oldu yaşım günler yanar, aylar yanar, yıl yanar Bir kızı severdim öyle uzaktan bin dilek diledim olmadı haktan kurtuluş olmadı kahpe tuzaktan hayal yanar, sahra yanar, çöl yanar Ateşlere verdim gönül dağımı bitirdim gam ile gençlik çağımı târumar eyledim sevda bağımı bahçe yanar, bülbül yanar, gül yanar Ağular devirdim doldukça tasım ben bittim bitmedi gönülde yasım gönlümdeki ah’tır bütün mirasım sazım yanar, sözüm yanar, tel yanar 11 Gözlerimde boran boran yaş kaldı Yalancı dünyada bir gün gülmedim gözlerimde boran boran yaş kaldı gelen geçen vurdu dalıma benim yüreğimde yığın yığın taş kaldı bir seven olmadı candan seveyim bir bağım olmadı gülün dereyim karlı dağlar yol vermedi gideyim önüm arkam dört mevsimim kış kaldı kırıldı çanağı gülden sazımın çekilmez cefası gönül nazımın hükmüne baş eğdim alın yazımın ele düğün bayram bana yas kaldı dağ demedin, taş demedin yürüdüm duman oldum karlı dağlar bürüdüm kaderimi peşim sıra sürüdüm ne giyecek çul ne yiyecek aş kaldı yolcu incitmedim yol incitmedim çiçek koparmadım dal incitmedim bir gönül kırmadım kul incitmedim Can Nuri’ye bir belalı baş kaldı 12 Kan Çiçek Açtı Şu gurbet ellerde garipçe boynum büküldüğü yerde gam çiçek açar vurduğun hançerle kanıyor kalbim döküldüğü yerde kan çiçek açar yağmurum yağmıyor hayat gam çölü sustu yüreğimin garip bülbülü tomurcuk çiçekti sevdamın gülü söküldüğü yerde kan çiçek açar ne gönülde huzur ne gözde uyku cigere saplandı ihanet oku uzaktan uzağa bir sisli korku büründüğü yerde tan çiçek açar gözlerim yıkılmış bir şehir şimdi sözlerim yakılmış bir şiir şimdi hayat ki kurumuş bir nehir şimdi süzüldüğü yerde can çiçek açar hayal darmadağın , ümitler kırık boğazımda düğüm düğüm hıçkırık sümbüller, gülşenler gülmüyor artık görüldüğü yerde gam çiçek açar azgın seller duruldu gün yoruldu hasret ateş oldu bahçe kavruldu yaprak yaprak sokaklara savruldu süründüğü yerde sam çiçek açar yalancı dünyada bir garip kuldum gönül defterinde sevda okurdum yürekten yureğe sevgi dokurdum örüldüğü yerde zan çiçek açar Can Nuri gün güne bir başka yandım Aslı’yı kendime yar imiş sandım. Kerem’in ahını şimdi anladım sürüldüğü yerde gam çiçek açar 13 Bahar yüzlüm sen gideli buradan Bahar yüzlüm sen gideli buradan Ben üzgünüm, kalbim üzgün, dil uzgün Bilmem kaç yıl geçip gitti aradan Günler üzgün, aylar üzgün, yıl üzgün Hasretin ateşi serden gitmiyor Bir çile verdinki çektim bitmiyor Sevda bülbülleri suskun ötmüyor Bağlar üzgün, dallar üzgün, gül üzgün Sarı turnam idin meri kekliğim Yollarına gözyaşımı ektiğim Yeter bunca hasretini çektiğim Yollar üzgün, boran üzgün, yel üzgün Sendin bahar bahçem, sendin ilk yazım Sendin gönül sızım, sendin son nazım Kırıldı çanağım çalmıyor sazım Mızrap üzgün, çanak üzgün, tel üzgün 14 Yolcu Saatler geçmiyor günler bir sancı Gidenler dönmüyor yollar yalancı Burda herkes garip herşey yabancı Bir dertli türküdür ömrümüz yolcu Sevda kuşlarının kanadı kırık Kim taşır özlemin yükünü artık Bir yanımız efkar, biri ayrılık Gülmüyor gönlümüz gözümüz yolcu Şarkılarda bir kuş öter bilen yok Gözyaşımız kan gölüdür silen yok Kaç yıl oldu bekliyoruz gelen yok Sürüp gider böyle küsümüz yolcu Ta ezelden sarpa sarmış yolumuz Tutmaz kanadımız kırık kolumuz Yaban elde garip kalmak korkumuz Açmadan solacak gülümüz yolcu Ne ana ne baba, ne kardeş bacı Dünya bir han gibi ömür kiracı Can Nuri Bulunmaz gönül ilacı Bilmem nerde kalir ölümüz yolcu 15 Hasret Çırası Ne zaman akşam olsa bir hüzün çöker İçimde bin özlem beslenir durur Bilirim ne yapsam ulaşmaz sesim Yüreğim çaresiz seslenir durur Her gece kahırla anarken seni Bir hasret çıkmazı kucaklar beni Uzayan raylarda ömür treni Gözlerde bir bulut izlenir durur Yetmiyor hayale kollar sarışım Gidenler dönmüyor ah garip başım Her gece yastığa akarken yaşım Taş duvarlar bile hislenir durur Ah edip ağlama ey deli gönül Gözyaşı verdiğin bana tek ödül Arzular bağında kopardığın gül Her dem hicran ile süslenir durur Can Nuri silinmez alın karası Deva bulmaz artık gönül yarası Ümitle yaktığım sevda çırası Hasret konağında islenir durur 16 Hazan ağlar, suzan ağlar, dal ağlar Kırık bir sandalım gam denizinde tutuştum yandıkça aşkın közünde üflet-i mecnunum leyla izinde kumlar ağlar, sahra ağlar, çöl ağlar hüsran ile geçti baharım yazım dinmedi yıllarca bağrımda sızım tellere vurdukça inledi sazım çanak ağlar, mızrap ağlar, tel ağlar gülün sevdasıyla dinmez figandım ateş-i aşk ile gark olup yandım gönül gülzarından nara boyandım gülzar ağlar, sözler ağlar, dil ağlar halimce yaşarken yazı baharı yağdırdın başıma doluyu karı boşa mı bülbülün figanı zarı bağban ağlar, bahçe ağlar, gül ağlar ömrümü adadım bilmedin ey yar dolaştım gurbeti hep diyar diyar estikçe başında bir deli ruzgar yollar ağlar, hasret ağlar, yel ağlar bağırdım, çağırdım duymadın sesim kalmadı ruhumu şenleten mevsim yırtıldı kalbine çizdiğim resim kâğıt ağlar, kalem ağlar, el ağlar yaprağın ağıdı hazan yelinden gönülün kırığı arsız dilinden vefa bilmez bir vefasız elinden hazan ağlar, suzan ağlar, dal ağlar 17 Güller anlamıyor hasretim seni Derya olup çile çile çağlarsın Göller anlamıyor hasretim seni Yağmur yağar yaşın yaşın ağlarsın Seller anlamıyor hasretim seni Bir dost gülüşüne uçup sevinçten Medetler umarsın hayalden düşten Bir çiçek ezilse kanarsın içten Güller anlamıyor hasretim seni Nerde öksüz görsen boyun bükersin Herkesin gönlünce dilek dilersin Mevsimi gelmeden yaprak dökersin Yeller anlamıyor hasretim seni Alın yazgısına ayak direndin Gönül yazısına boynunu eğdin Güzelmiş çirkinmiş demedin sevdin Eller anlamıyor hasretim seni Bülbülün çektiği kendi dilinden Güllerin çektiği bülbül elinden Bin türkü söylesen gönül halinden Diller anlamıyor hasretim seni Can Nuri Kimler yazmış kara yazını Kimler çeker artık gönül nazını Çalıp dertli dertli kırık sazını Teller anlamıyor hasretim seni 18 Ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim Bahçe yangın yeri gül hare hare bülbül ah-u zarda can pare pare söz dinletemedim o nazlı yare ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim mektup göndermiyor postalar küskün selamlar getiren turnalar üzgün yüreğimde yara dağlarım sürgün ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim çekerim bu dertler bitmiyor usta yıllardır bu gönül gam ile yasta kesilmiş yollarım gidemem dosta ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim bir onmaz sevdaya salmış gönlümü dalında bir yangın sarmış gülümü reva görmüş felek kara ölümü ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim 19 Ümitlerim Yeşil Yeşil Sevdiğim Bir zaman günlerim yazdı bahardı Değişti mevsimler hazanlar sardı Umduğum dağlara dolu kar yağdı Gediklerim yeşil yeşil sevdiğim Kolları kesilmiş ırmağım şimdi Yağmura susamış toprağım şimdi Dalında kurumuş yaprağım şimdi Ümitlerim yeşil yeşil sevdiğim Geçip gitti ömür hicranla gamla Bazen nehir gibi, bazen bir damla Aldıklarım kuru bir daldı amma Verdiklerim yeşil yeşil sevdiğim Bülbülü terkeden güllere döndüm Bulanıp akmayan göllere döndüm Kırkına varmadan kellere döndüm Hayallerim yeşil yeşil sevdiğim 20 Gam Değil İyi günde dost olanlar vardı ya öpüp elin girerlerdi sıraya kötü günde bir hal hatır sormaya gelmezlerse gelmesinler gam değil yeter dert katına erdiğin gönül gurbet, hasret çile derdiğin gönül. zemheride çiçek verdiğin gönül görmezlerse görmesinler gam değil taştan taşa çaldın garip başını ziyan ettin ekmeğini aşını deryalar susturan bu göz yaşını silmezlerse silmesinler gam değil dotsluğa dizdiğin onca kelamı anlamadı çıkarcı deyyus telamı yanından geçerken bir tek selamı vermezlerse vermesinler gam değil ateşi yanmadan kor küle döndün vahası olmayan bir çöle döndün yalancı baharda bir güle döndün dermezlerse dermesinler gam değil varsın üzülmesin ardında kalan mutlu günlerini ömründen çalan anlaki dünyada her vefa yalan bilmezlerse bilmesinler gam değil adım adım koşar iken menzile dost uğruna düştün bak bir ne hale en sonunda mezar taşını bile dikmezlerse dikmesinler gam değil 21 Hasret yarasının közünde kaldım Yeryüzünün yalnız yalnızı benim gökyüzünün kayan yıldızı benim yüreğin dermansız sızısı benim öksüz bir çocuğun gözünde kaldım açan her gülü ben benimdir sandım yüzüme her gülen yüze aldandım nasıl sevdim bilsen nasıl da yandım hasret yarasının közünde kaldım Ferhat şirin için dillere düşmüş kerem aslı için küllere dönmüş mecnun leyla için çöllere düşmüş gerçek sevenlerin izinde kaldım feryadım çarparken dağ ile taşa bulutlar ağladı yağmurdan yaşa bir deli sevdadır geldi bu başa bir dertli aşığın sazında kaldım nasıl özlemişim taş toprağını deli deli coşan şen ırmağını ilkbaharda yeşeren yaprağını bir yaban gülünün nazında kaldım şu gurbet ellerde boynum büküldü avuç avuç göz yaşlarım döküldü ah çektikçe cigerlerim söküldü boş kalan annemin dizinde kaldım bazen düş peşinden koştum yoruldum deli çaylar gibi çoştum duruldum bir aşk için kör kurşunla vuruldum öldüm sahipsiz bir mezarda kaldım 22 Yeter bu dünyanın cefası derdi yeter bu dünyanın cefası derdi boşa geçti ömür yollar tükendi sormaki vefasız kaç bahar geçti bir ömrü yıllara serdinde gittin koca koca kışlar geçti üstümden kaç çiçek kırıldı soldu içimden incecik yapraktım dala küstüm ben baharımı yele verdinde gittin bir hayır görmedim güz güllerinden kanadı ellerim dikenlerinden damla damla düştüm saz tellerinden bağımda türküler derdinde gittin görmedin derdinden yanıp pişeni tutmadın elinden dara düşeni kopardın kalbimde gülü, gülşeni bağrımda yaralar deştinde gittin 23 Dağlar çiçek açsın diye bekleme Kuşlar şarkı söyler bahar erince nazlı kızlar aşka meyil verince deli rüzgar, es gönlüme serince dağlar çiçek açsın diye bekleme yol açılsın nazlı yarim tez gele Amanıda be hey dağlar amanı dağılsın başımın gamlı dumanı her bahar mevsimi yayla zamanı dallar çiçek açsın diye bekleme yol verinki nazlı yarim tez gele Yandı yandı küle döndü közlerim bahar gelir ben gülümü özlerim ağlamaktan kan çanağı gözlerim yollar çiçek açsın diye bekleme yol açılsın nazlı yarim tez gele Karlı dağlar bulutların ağıtsın seher yeli yaprakların dağıtsın o yar gelmez ise gönül ne yapsın aylar çiçek açsın diye bekleme yol verinki nazlı yarim tez gele 24 Üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar varsın can verdiğin gül kalbimde kırıladursun varsın umut güvercinim uğrunda vuruladursun varsın seven yüreğim yolunda yoruladursun üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar varsın sönmesin yüreğimde ateşim korum varsın kalkmasın aramızda bu engel, uçurum aramakla geçse de ömrüm sanma yorulurum üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar varsın kalbimizde örsün aşk son günahını varsın göge miras eksin gece siyahını varsın canıma doğrultsun herkes silahını üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar varsın gögümde sönsün son kalan yıldızım varsın kimseler kaldırmasın viran kalan enkazım varsın kirpiğimden süzülüp düşsün can sızım üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar 25 Sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül Kimi gün yoruldun kimi gün darıldın kimi gün olmayan hayale sarıldın sevdayı hak bildin düştün yanıldın sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül hüznün sarısında, acının karasında yaprakları solmuş güller arasında aşka vurgun dertli gönüller yarasında sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül aşk için göz yaşı döktüğünde anladın. öksüz kalıp boyun büktüğünde anladın genç yaşında nasıl çöktüğünde anladın sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül duman duman şimdi karlı dağların başı zalimler görmüyor ağlarken düşen yaşı ne dost kaldı ne de zor günlerin yoldaşı sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül gül açar sanma kararmış mevsimlerde bir hayır bekleme esen kuru yellerde mazi bir yaradır sararmış resimlerde. sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül bir zaman göğünde gülen gözler vardı bulutlara gam düştü her yer kararırdı tomurcuk çiçekler darılıp sararırdı sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül son yaprak takvimde, güne gün ekleme artık karanlık gecelerde sabahı bekleme artık gazel vurmuş bahçeni çiçekleme artık bir şifa bulmazsın bulmazsın gönül gereği düşünülmüş verilmiş son hüküm sevdadır omuzumda en ağır yüküm döküldü yaprağım kurumuş köküm sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül mecnun sevmiş leylayı çöllere düşmüş garibin sevdası dilden dillere düşmüş kerem aşkı için halden hallere düşmüş sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül 26 Ne haldeyim şimdi sorma halimi bir bilsen ah ben neler, neler gördüm bir bilsen ne yağmur, ne seller gördüm ne rüzgarlar esti, ne yeller gördüm ne haldeyim şimdi sorma halimi her yalana yanıp söndüğüm anmış gidip gidip geri döndüğüm anmış. her terk edildiğim öldüğüm anmış ne haldeyim şimdi sorma halimi ne bir mutlu gün ne sabahı gördüm yüreğime hergün ahları ördüm baktığım her yerde bir günah gördüm ne haldeyim şimdi sorma halimi mazi bir yara silik resimlerde güller açmaz kararmış mevsimlerde bir garip güler mi gurbet ellerde ne haldeyim şimdi sorma halimi mutluluk beklerken yoruldum işte sellerce çağladım duruldum işte hayat kurşunuyla vuruldum işte ne haldeyim şimdi sorma halimi yoruldum her gün maziyi anmaktan yüreğimde hasret ile yanmaktan gördüğüm herkesi seni sanmaktan ne haldeyim şimdi sorma halimi 27 Bir köşede boyun bükerim şimdi Tükettim ömrümde baharı yazı göksümde devasız deli bir sızı söndü hayalimin yanan yıldızı bir köşede boyun bükerim şimdi duman bürünürken dağı, toprağı çekildi ömrümün akan ırmağı kurudu bahçemin gülü yaprağı her hazanda yaprak dökerim şimdi gülmeyi kendime hep haram ettim yaşam sevincini çoktan kaybettim ben yaralı adam, aşka küs yettim her andıkça bir ah çekerim şimdi çiçekler içinde çiçeğim gitti hayaller içinde gerçeğim gitti vuruldu ceylanım herşeyim bitti göksümde yaralar sökerim şimdi 28 Bir gün olsun bana gülmedi hayat Bir gün olsun bana gülmedi hayat gül diyorsun bana nasıl güleyim kahpe felek kesti umut yolumu önüm tipi boran nasıl geleyim acılara aktı gönül ırmağım ayaklar altında kaldı toprağım hazana takıldı nazlı yaprağım dalda boyun büken güle ne deyim yoruldum tutunurken en son dala göç etti mevsimler düşten masala kaç yıl geçti talih gülmedi hala feleğin sillesi nerden bileyim 29 Mahşere savur beni Es deli gönlüme mahşere savur beni aşkın cehenneminde yak kavur beni titretme elini nişan alıp vur beni! gıyabımda verilmiş son hüküm olsun geçtiğim tüm yollar kanlı cam kırıkları rüzgarda inleyen keman hıçkırıkları sel basıyor beklediğim son durakları varsın bu öfke efkarım, gam yüküm olsun ben yorgun,zaman kötü, devir zalim devir gözlerim uykusu dağılmış dar bir şehir. efkârım sel oldu, uğrum kara bir nehir varsın yalnızlığa akan tek arkım olsun ister şiir diye bir kağıda yaz beni ister olmadı de sil, karala, çiz beni müebbet bir aşkla kurşunlara diz beni varsın yarım kalmış sevda son öyküm olsun 30 Ağlama kanadı kınalı turnam Ayrı düştük ceylan gözlü o yardan dağlara ah çöktü dumandan kardan bilemedik kaç yıl geçti aradan ağlama kanadı kınalı turnam ağlama gözünde yaşın olayım bağrına bastığın taşın olayım kahpe felek bizi bulmadan uyan yollar tipi boran olmadan uyan dalında goncalar solmadan uyan ağlama kanadı kınalı turnam ağlama gözünde yaşın olayım bağrına bastığın taşın olayım sanmaki ağlayan bir daha gülmez ümitler sararır güller yeşermez gidenler bir daha sılaya gelmez ağlama kanadı kınalı turnam ağlama gözünde yaşın olayım bağrına bastığın taşın olayım 31 Kar yağdı bir çiçek vermedin gönül Bir zamanlar nazlı gonca gül idin bir çöl dikenine benzedin gönül o yarin bağında şen bülbül idin yıllarca ah çekip bezmedin gönül bir pınar misali yıllarca aktın vurdukça başına bağrını yaktın bir ömür boş yere yollara baktın çıkıp bir alemi gezmedin gönül her gün sitem edersin kaderine dayanır mı yürek yar hasretine çare yoktur artık gönül derdine ondan gayrısını sevmedin gönül bir yar için dikenleri gül ettin bir acıyı bin acıya zül ettin bağrındaki ateşleri kül ettin yel olup dağlara esmedin gönül bir sevda uğruna hapisler yattın bir sevda uğruna acılar tattın bir sevda uğruna dünyayı sattın yine de umudun kesmedin gönül uğruna sümbüller, güller büyüttün aşk için umutlar, düşler büyüttün besteler, şiirler, sözler büyüttün sevdana bir sitem etmedin gönül bir çiçek baharda solar mı öyle? aşk için saçını yolar mı öyle bir ömür hayale dalar mı öyle kar yağdı bir çiçek vermedin gönül 32 Dallar çiçek açar sanma bir daha Bağlara har düştü hazan vaktidir, Dallar çiçek açar sanma bir daha Dağlara kar düştü duman vaktidir Kuşlar dosta uçar sanma bir daha Yaş kemale erdi görmez gözlerin Kesilir takatın tutmaz dizlerin Silinir dünyada ayak izlerin Bu günlerde geçer sanma bir daha Biter bu hayatla biter savaşın Eğilir önünde eğilmez başın Sormaki feleğe kaç oldu yaşın Ömür ışık saçar sanma bir daha Kalbinde çırpınan o serçe uçar Dağında salınan ceylanın kaçar Kalırsın elleri böğründe naçar Dallar çiçek açar sanma bir daha 33 Yol vermezki nazlı yarim tez gele Karlı dağlar bulutların ağıtır yol vermezki nazlı yarim tez gele eser yeller yaprakların dağıtır gül vermezki naz nazlı yarim tez gele yandı yandı küle döndü közlerim bahar gelir sevdiğimi özlerim ağlamaktan kan çanağı gözlerim el vermez ki nazlı yarim tez gele uzak bir adada canlarım kaldı dünyaya bedel mercanlarım kaldı yürekte bitmez hicranlarım kaldı gel demez ki nazlı yarim tez gele haram oldu gecelerde uykular yediğim ekmekler içtiğim sular lal mı oldu ağızlarda dualar dil vermezki nazlı yarim tez gele 34 Gelsende gelmesende gam değil gayrı Diller sustu bülbülün ahu zarından gül getirip diksende aşk diyarından kırıldı ağacım, umut yok yarından gelsende gelmesende gam değil gayrı nice haller şu heybeme kuram ettim bütün haklarımı zehri haram ettim onca ihaneti derdi yaram ettim bilsende bilmesende gam değil gayrı ayaz bir isyanın buzdağında kaldım ah eden bülbülün dudağında kaldım yaş döken bir gülün yanağında kaldım silsende silmesende gam değil gayrı çekip gidişinle yüreğimi yaktın gözlerini dikerek düşmanca baktın sinemin koruna son kibriti çaktın sönsede sönmesede gam değil gayrı savurup rüzgarlara siyah saçını, derin denizlere atıp son taşını çekip gittin ey vefasız alıp başinı dönsende dönmesende gam değil gayrı varsın çilelerle örülsün ömür öyküm ben yalnız garibe ağladım, diz çöktüm varsın gıyabımda verilsin son hüküm ölsemde ölmesemde gam değil gayrı 35 Karlar erimeden ben nasıl gelem Aldım mektubunu tez gel diyorsun Karlar erimeden ben nasıl gelem Keklikler ötmeden bahar gelmeden Gonca derilmeden ben nasıl gelem Pencere önünde yaslanıp cama Seni düşünürüm sabah akşama Derman bulunmadan gönül yarama Hasret örülmeden ben nasıl gelem Ağlarım gurbette kan doldu didem Kimim varki başka, ben kime gidem Kahpe felek ilen kozum bölmeden Hesap görülmeden ben nasıl gelem Pencere önünde yaslanıp cama Seni düşünürüm sabah akşama Sitemin eyleme bu Nuri Can’a Hesap verilmeden ben nasıl gelem 36 Bir yanım dağlarda yaralı şimdi Yine bahar geldi karlar eridi Sılanın yolları aralı şimdi Bir yanım fıratta çağlayıp durur Bir yanım dağlarda yaralı şimdi Gönlümü geldiğim yerde bıraktım Fidanlar büyüttüm yelde bıraktım Akan gözyaşımı selde bıraktım Günlerim yas ile karalı şimdi Hasret burgu burgu kalbimde işler Çok uzakta kaldı gördüğüm düşler Munzur yaylasında başlamış göçler Kervanlar yollarda sıralı şimdi Can Nuri yar bizi anar mı bilmem Anıp da yüreği yanar mı bilmem Menekşe gözleri kanar mı bilmem Acep neyler gözüm maralı şimdi 37 Gelin gelin ağlar nazlı gelincik Dağların başında açan gelincik solmuş yaprakları daha gencecik kalbinde bir sızı kanar incecik sevdasını yüreğine gizlemiş bu dünyada bir gün olsun gülmemiş kalbinde bir sızı kanar incecik gelin gelin ağlar nazlı gelincik ateşe vermişler gönül dağını târumar etmişler sevda bağını gam ile geçirmiş gençlik çağını sevdasını yüreğine gizlemiş gülmek nedir bir gün olsun bilmemiş gelin gelin ağlar nazlı gelincik gülmemiş kaderi ah bir kerecik ağladıkça taş duvarlar hislenmiş dağlar taşlar bulutlanmış, sislenmiş ay utanmış karanlığa gizlenmiş bu dünyada bir gün olsun gülmemiş sevdasını yüreğine gizlemiş nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik kalbinde bir sızı kanar incecik tarûmâr etmişler gül, gülistanı suya düşmüş hayali, düşistanı sığmamış kalbine ah-ı isyanı bu dünyada bir gün olsun gülmemiş sevdaları yüreğine gizlemiş nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik kalbinde bir sızı kanar incecik avcılar peşinde ah nazlı ceylan gözünde yaşlar kalbinde heyecan yaralı turnamısın aşklara uçan sevdaları yüreğine gizlemiş gülmek nedir bir gün olsun bilmemiş nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik kalbinde bir sızı kanar incecik yazan yazmış ak alnına fermanı ne çare bulunur ne de dermanı nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik kalbinde bir sızı kanar incecik 38 Gözümün yaşıyla ellere verdim Kopardım meyvemi bağlara verdim uçurdum hasreti dağlara verdim. yare bağladığım şu seven kalbi dağlayıp göğsümden ahlara verdim aşkın ateşiyle yaktım gönlümü göklere savurdum sönen külümü elimde büyüyen nazlı gülümü gözümün yaşıyla ellere verdim bir ömür üstüme kara bağladım aşkın hançeriyle döşüm dağladım bir yar için gece gündüz ağladım aktıkça gözyaşım sellere verdim gidip geldim ölüm - yaşam arası silinmedi ak alnımın karası kanadıkça şu gönlümün yarası ılgıt ılgıt esen yellere verdim mevsimler sarardı, rüzgârlar üzgün kederler üşüştü, sevinçler sürgün şu yalan dünyada gülmedim bir gün çalıp efkarımı tellere verdim ya bu dünya yalan, ya da bu hayat uçamaz hiç bir kuş kırıksa kanat bir ömür boşa gelip geçti heyhat bir aşk ki, dilden dillere verdim 39 Gidersen ardında bakışım kalır Gidersen ardında bakışım kalır İpek gömleğinde nakışım kalır Kuzusuz meleyen koyunlar gibi Yanık yüreğimi yakışım kalır Yüce dağbaşları kardır dumandır Koklayıp sevecek haldır zamandır Senden başka kimin varki bu yerde Gidersen yaşamak bana haramdır Sevip doya doya kanışım mı var Benim senden özge yanışım mı var Gidersen gözlerim yollarda kalır Haber getirecek tanışım mı var Gelince her mevsim yayla zamanı Dağılır dağların gamlı dumanı Savrulup dursada gönül harmanı Ne baharım kalır ne kışım kalır Ömrümde nihayet bulursa demim Sonsuz ufuklarda kaybolur gemim Deryadan deryaya durulmaz selim Gittiğin yollarda gözyaşım kalır Süsenler sümbüller saçını yolar Gül açmaz bahçeler yapraklar solar Gözlerim dört mevsim boşalır dolar Dertli çaylar gibi akışım kalır Sevda oku değer paralanırım Hasretle hicranla yaralanırım Can Nuri dünyada yalnız kalırım Her gece yastığı sarışım kalır Kuşlar vedalaşıp yeller eserken Gitme sarıl bana zaman var iken Mezarım üstünde bir sarı diken Bir de ah yazılı bir taşım kalır 40 Ey Dünya Başıma yağdığın kar diyemedim Ömrüme biçtiğin dar diyemedim Kapattın önümü engeller ilen Sılada bekleyen var diyemedim. Çöl yurdumda nazlı güller bitmedi Kuru dalda Şeyda bülbül ötmedi Bir yanım ayrılık bir yanım ölüm Yar hasreti bu serimden gitmedi Amanında behey dünya amanı Kara yazdın şu anlıma fermanı Dertten derde saldın garip başımı Vermedin derdime bir tek dermanı Ateş yaktın yüreğimin başında Hayat ayaz oldu kara kışında Dertten derde sürükledin ömrümü Verem ettin beni genç yaşında Her derdin bir devası var ama Doktor merhem bulamadı yarama Yüreğimden nice nice kurşun yedim Bunca acı vurulmuşken sırtıma İstemedim tahtın ile tacını Bana verdin dünya kadar acını Ne kadar yakındım ne kadar yandım Vermedin bu Can a can ilacını 41 Bütün sevenlerin gönlü yaralı Ne yana dönsem eğiktir başım nereye gitsem gözümde yaşım ne bir dostum oldu ne arkadaşım geçtiğimiz bütün yollar kapalı deli gönül kıyam etmiş hasrete nere gitsem yönüm düşer gurbete kavuşmalar kaldı kış kıyamete önümüzde nice engel sıralı gülmek haram oldu, gülmek güç oldu onca emeğimiz gitti hiç oldu bahar geldi yaylalara göç oldu bir biz kaldık böyle bahtı karalı Yaralar gül olmuş ah acılar bal Ağaçlar yaslıdır kırılmış dal dal Sorma bu nasıl adalet nasıl hal bütün sevenlerin gönlü yaralı 42 Hasret Pınarı yıllar geçer ben hep seni özlerim kime baksam seni arar gözlerim şiir şiir hasret kokar sözlerim türkü yanar, şarkı yanar, dil yanar çıkmıyor aklımda hayalin sesin unutamam seni hep kalbimdesin nefesimin içinde sıcak nefesin içim yanar, dışım yanar, el yanar hep düşünürüm gurbet ocağında hasretin bucağında, kar kucağında bir mektup yazarım aşk sıcağında kalem yanar, kağıt yanar, kül yanar geçip gidiyor yaşamadan baharı hep gönlüme yağar dağların karı türkü türkü akar hasret pınarı sazım yanar, perde yanar, tel yanar çeke çeke bitmez benim dertlerim başımın üstünde gezer kederim bülbül gibi zarı figan ederim bahçe yanar, bülbül ağlar, gül yanar 43 Tufan vurur, boran vurur, yel vurur Haber salmış sitem eder sevdiğim dostum susar, düşman vurur, el vurur türkü türkü perdelere dizdiğim sazım susar, mızrap vurur, tel vurur’ mektuplar gelmiyor postalar küskün selamlar getiren turnalar üzgün yüreğimde yara, sevinçler sürgün deva susar, derman vurur, dil vurur yardan ayrı ne zevk kaldı ne neşe yüreğime hasret yağdı peş peşe attı beni zulümlere ateşe yağmur susar, dolu vurur, kül vurur aramızda uzun uzun hudutlar uzak vadilerde kaldı umutlar yağmur yağdırmıyor kara bulutlar tufan vurur, boran vurur, yel vurur baharlar gelmiyor çiçek açmıyor hasret gülü küskün koku saçmıyor bülbül al bağlara konup uçmuyor bahçe susar, bağban vurur, bel vurur ceylan pınar yaslı yaslı akıyor gelincikler boynu bükük bakıyor bir hasretki cigerimi yakıyor ateş susar, alev vurur, kül vurur saçlarıma aklar düştü bilmedim şu yalan dünyada bir gün gülmedim akıp gitti gözyaşlarım silmedim gökler susar, derya vurur, sel vurur onmaz bir sevdadır sarmış gönlümü Can Nuri yitirdim gonca gülümü bana reva görmüş felek ölümü hasret susar, gurbet vurur, kul vurur 44 Hazan ağlar, hüzün ağlar, yel ağlar Hazan ezgisi estikce yellerde kaldık boynu bükük gurbet ellerde bir yanık türküdür gezer dillerde sazlar ağlar, perde ağlar, tel ağlar, bir yel gibi geçer bütün umutlar dertlerin bir olur acını kutlar sarınca başını kara bulutlar yağmur ağlar, boran ağlar, sel ağlar gurbetlik bir bela, bitmez bir çile çekersin ömrünce ah-ı vah ile vursanda başını taşa nafile hasret ağlar, gurbet ağlar, yol ağlar koca dünya dar başına yıkılır lokma lokma boğazına takılır yüreğine kör düğümler atılır anan ağlar, bacın ağlar, el ağlar düştükçe peşine dost senden kaçar ellerin böğründe kalırsın naçar ne bülbüller öter ne güller açar bahçe ağlar, bülbül ağlar, gül ağlar dostum dedim kurşun yedim kaçından bir lokma alamam ölsem acından kan dökülür bulutların saçından hazan ağlar, hüzün ağlar, yel ağlar 45 Sazımda inleyen teller ağlasın Kimsesiz kaldığım gurbet ellerde ahımda dinmeyen yeller ağlasın bir yanık türküdür düşmez dillerde sazımda inleyen teller ağlasın yeşiller tükenmiş toprak yoz olmuş esmiş sam yelleri yollar toz olmuş dallarda bir figan bağlar bozulmuş bülbüller ah etsin güller ağlasın vefa bilmez bir hayırsız seveli yıkıldı gönlümün kökten temeli şu öksüz ruhumun bitti emeli ırmaklar bulansın seller ağlasın her yüze güleni dostum belledim koyun oldum kuzum ardı meledim vatanımı terk-i diyar eyledim dönüşü olmayan yollar ağlasın 46 Yağlı kurşun ile vurdular beni Dumanlı dumanlı oy bizim dağlar döktü gazelini bahçeler bağlar bakmayın dışıma içim kan ağlar yağlı kurşun ile vurdular beni dağ ağlar, yol ağlar, yoldaşlarıma yağmurlar karışır gözyaşlarıma otuzunda kar yağdı saçlarıma derd - i çile ile yordular bení gam düştü dağlara bak perde perde sevdaya söylenen türküler nerde umudun yeşile döndüğü yerde hoyrat rüzgar ile yoldular beni riyakâr ağızla kelâm etmedim yalanla, dolanla gaye gütmedim onca çile çektim sitem etmedim kirli emellerle kırdılar beni dolandım dünyayı yön bulamadım her kimi sevdiysem ah alamadım riyakar dostlara yar olamadım gittiğim her yerde buldular beni 47 Ey Dünya “Erzurum dağları kar ile boran...” dost bildiğimdin sırtımda vuran yıllar yılı cefa çektim, döndümde olmadın derdimi, halimi soran Başıma yağdığın kar diyemedim ömrüme biçtiğin dar diyemedim kapattın önümü engeller ilen sılada bekleyen var diyemedim. Acılar yurdunda göçebe kuştum her gece bir başka acıya uçtum fırtınadan fırtınaya tuttun da sen kovaladın ardımda ben koştum Ateş yaktın yüreğimin başında hayat ayaz oldu kara kışında dertten derde sürükledin ömrümü verem ettin beni genç yaşında Çöl yurdunda nazlı gülüm bitmedi kuru dalda al bülbülüm ötmedi bir yanda ayrılık bir yanda ölüm yar hasreti ah bu serden gitmedi baharda cemreler düştükçe suya içimde çıkmazlar döndü kuyuya bağrımı deldi attığın her okun en güzel anılar daldı uykuya İstemedim tahtın ile tacını bana verdin dünya kadar acını ne kadar yakındım ne kadar yandım vermedin bu Can a can ilacını 48 Bir ömür dolandım devri alemde Bir ömür dolandım devri alemde şu garip gönlüme dost bulamadım gahi muhabette, gahi ol demde üstünde duracak post bulamadım Çağlayarak aktım ben seller gibi daldan dala estim hep yeller gibi dolandım yıllarca deliler gibi halimi anlayan dost bulamadım. bir haldaş olmadı,haldaş olayım bir yoldaş olmadı,, yoldaş olayım bir sırdaş olmadı,, gardaş olayım namertten kaçacak yol bulamadım. Taştan taşa çaldım garip başımı zehir ettim ekmeğimi, aşımı tutamadım gözlerimde yaşımı üstüme giyecek çul bulamadım Vura vura kopardılar telimi tutan olmadı uzattığm elimi susturup da lal eyledim dilimi dilimi anlayan dost bulamadım gidip geldim yaşam, ölüm arası silinmedi ak alnımın karası anladım bu dünya yalan dünyası güvenip tutacak dal bulamadım Ne murada erdim, ne yuva kurdum ne vatanım oldu ne de yurdum bir çıkmaz içinde çırpınıp durdum ayakta duracak hal bulamadım Bir ömür yollarda yürüdüm boşa gerçeği savundum tutuldum taşa ne baharıma erdim, ne de kışa elim uzatacak el bulamadım Ey dünya bu hayat ne kadar acı merhamet içimde onulmaz sancı ne bir çaresi var ne de ilacı kendimi bulacak yön bulamadım... 49 Elimi Attığım Gül Diken Oldu Gözyaşıyla büyüttüğüm bahçemde elimi attığım gül diken oldu geceler boyunca gönül hanemde sarılıp yattığım bel diken oldu başımı koyduğum toprak misali benzeri olmayan bir aşk misali bir sevda gülüydü yaprak misali tutunup kaldığım dal diken oldu kırıldı tutmuyor kolum kanadım kara topraklara yazıldı adım duyulmuyor yürek yakan feryâdım sazımda inleyen tel diken oldu ümit dedikleri kupkuru daldı ne bir candan seven, ne bir dost kaldı en güvendiğim dağlara kar yağdı bağrımı açtığım yel diken oldu alem güler oynar, ben hep gamdayım garip bülbü gibi, ah-u zardayım dardayım hey deli gönül dardayım. derdimi döktüğüm dil diken oldu yüreğim, sevdiğim, dilim dediğim gözlerim, ayağım, elim dediğim... her gün bir huzurla gidip geldiğim yükümü yıktığım yol diken oldu iyi günde dostum, ahpabım çoktu dar günde hiç kimse yanımda yoktu yüreğe saplanan bıçaktı, oktu dost diye tuttuğum el diken oldu ömrümden bir asır çaldı çalanlar gönlümden bin parça aldı alanlar beni dertten derde saldı salanlar acıma kattığım bal diken oldu acılar kederler hep beni buldu bal diye yediğim aşlar zehroldu yemyeşil ağaçlar saçını yoldu başıma sardığım tül diken oldu Can ozan dertlerden bıktım yoruldum deli çaylar gibi aktım duruldum bulanıp, başımı taşlara vurdum acımı yuduğum sel diken oldu 50 AYLA içten sevmeyenler aşkı ne bilir sevgi deryasında özelsin Ayla ak yaprak üstünde bir damla şiir hercai çiçekten güzelsin Ayla bazen dallar gibi boyun bükersin bazen allar giyip ümit ekersin dikeni çıkarıp güller dikersin her güzel emeğe bir elsin Ayla gönlünü aşkın bendine vermiş iyiye, güzele hasret çekermiş dostluk anahtarı sana verilmiş sen koca dünyaya bedelsin Ayla hüzünle geçse de her daim demin Sırrını çözensin diyar alemin yazmakla bitmiyor yazan kalemin yanan yüreklere bir yelsin Ayla çıkar için doruk ata binenler yüzünü yalana, tafa sürenler altına, paraya değer verenler senin değerini ne bilsin Ayla 51 Dünya halidir bu neylersin Ustam Bir zaman toz pembe düşler kurardın dermansız dertlere derman arardın baharın geçmeden soldun sarardın küsmüşsün hayata ne oldu ustam dökülmüş yerlere saçılmış saçın yıkılmış sarayın, kırılmış tacın sis gibi yüzüne yayılmış acın küsmüşsün felege ne oldu ustam deli dalga gibi dolup taşmışsım dizinin üstüne düşüp kalmışsın çıkmaz bir yoldasın şimdi şaşmışsım küsmüşsün kadere ne oldu ustam gezdin diyar diyar dolaştın durdun aşk için olmayan hayaller kurdun ne mekanın olmuş ne de bir yurdun küsmüşsün hayata ne oldu ustam siyah saçına tel tel kül düşmüş her gönül erbabına bir gül düşmüş kaderine yanıp yakan çöl düşmüş küsmüşsün kadere ne oldu ustam bir ömür yollarda yürüdün boşa gerçeği savundum tutuldun taşa acıyla, çileyle geldin bu yaşa bu dünya halidir neylersin ustam ahde vefa denen yalanmış ustam zamanki koynunda yılanmış ustam boynuna bin kahır dolanmış ustam küsmüşsün dünyaya ne oldu ustam bu dünyada döndürmedin çarkını engelle kapattın akan arkını dağıttın yuvanı, yıktın barkını boşyere üzülüp ağlama ustam kollarına düştün yorgun yılların yollarına düştün çıkmaz yolların görmedin hayrını kız, oğulların dünyanın halidir neylersin ustam ister hakikat olsun, ister öyle san hayat zehir olmuş içinde kusan ey benim gözümde en güzel insan dünya hali böyle neylersin ustam hüzünler meyletmiş gülü gülşeni kimse bilmez alevinde pişeni tutmazlar elinden dara düşeni dünya hali böyle anla be ustam karlar almış yüce yüce dağını çileyle tükettin gençlik çağını Kopar gitsin artık gönül bağını boşyere üzülüp ağlama ustam 52 Kırılsın çarkın ey kahpe felek Bu dünyada döndürmedin çarkımı engelle kapattın akan arkımı dağıttın yuvamı, yıktın barkımı bilmem senin hangi suçun görmeli akan göz yaşımı silmedim gitti dünyaya geleli gülmedim gitti bu nasıl bir kader bilmedim gitti felek senin hangi suçun görmeli senin azabına dayanmaz yürek ne bir hayal bıraktın ne bir dilek kırılsın o çarkın ey kahpe felek bilmem senin hangi suçun görmeli hazana ermeden kuruttun bağım gülümü soldurdun döktün yaprağım tükendi dermanım, tutmaz ayağım felek senin hangi suçun görmeli Yazımı, baharımı kışa uğrattın ben sardıkça yaramı sen kanattın helaldan aşıma zehrini kattın bilmem senin hangi suçun görmeli gidip gelir iken kendi işime zalim hançereni vurdun döşüme gittiğim her yerde düştün peşime bilmem senin hangi suçun görmeli çağlayıp akarken tutuldu bendim ben bittim tükendim, bitmedi derdim hayat savaşında hep ben yenildim bilmem senin hangi suçun görmeli seni alıp hangi ceheneneme sürmeli 53 Kaderi gülmeyen güle ver beni Ateşi sönmeden dumanı tüten içten içe yanan küle ver beni viran bahçelerde boynunu büken kaderi gülmeyen güle ver beni ne ektiysem yeşermedi ektiğim eller bilmez niye boyun eğdiğim gözlerimi boran boran ettiğim mecnun düştüğü çöle ver beni yalancı dünyada bir gün gülmedim hayat nedir, yaşam nedir bilmedim akıp gitti gözyaşlarım silmedim boz bulanık akan sele ver beni gülşenimde gülüm sesiz solunca gözlerime derya deniz dolunca vefasız yıllar ak saçmı yolunca hoyrat hoyrat esen yele ver beni bir gün olur bu dünyadan göçersem aşk adına zehri zıkkım içersem türkü türkü dilden dile düşersem sazlarda inleyen tele ver beni 54 Aşkın iksirini dost bardağından Aşkın iksirini dost bardağından gözler içer, gönül içer, can içer… sevgi bahçesinin gül yaprağından şiir geçer, şarkı geçer, tan geçer aşk için edilir içten dilekler aşk için gül açar bezenir renkler aşk için gönüller bir umut bekler yıllar geçer, aylar geçer, an geçer baharda cemreler düşünce suya güle sevda örülür oya oya dalınca güzel anılar uykuya hayal geçer, hayat geçer, düş geçer hasret kokulu yarin dudağından şeyda bülbül gibi gülün bağından tohumlar ekili gül toprağından bağban geçer, bülbül geçer, can geçer keder türküleri çalarken sazlar saçlarda gün gün birikir beyazlar kış ayında titretsede ayazlar bahar geçer, hazan geçer, yaz geçer tutunmak istersin kırılır dallar kavuşmak istersin ayrılır yollar bir ömür hayale sarılır kollar hayal geçer, hayat geçer, gün geçer aşkın hançeriyle gün vurulursa gönül atı şahlanıp yorulursa ömürde bütün çiçekler kurursa ömür geçer,, ölüm geçer, can geçer 55 Merhaba can dostum sen sefa geldin Şu acı günüme geldin yetiştin merhaba can dostum sen sefa geldin vur ki, hançerini deşilsin yaram dermansız derdime bin deva geldin Dostluk hasretidir dostluğun kârı kalplere mühürdür dost yadigarı Hep dosta çağıldar gönül pınarı bu dost hanesine gül vefa geldin Yalan değil hasretinle solduğum gelenden geçenden haber sorduğum gözünün yaşına kurban olduğum gönül mihrabıma pir sefa geldin Dost odurki her şeyi yüze söylesin dostunun uğruna canını versin iki eli kanda da olsa gelsin fakir hanemize dost sefa geldin Kar yağsa dağlara çekilse duman hasretin yolunda geçse de zaman dostluk can içredir, can içinde can gönül kapımıza hak sefa geldin Ben bir Can Nuri’yim candan ikrarım dostuma hasrettir figanım – zarım sevgiyle örülü gönül duvarım mertlik kalesine bin sefa geldin 56 Sevenler Ah Çeker Neylersin Ceylan Sen dalları kırılmış boynu bükük karanfil unutulmuş bir türküsün dağ başlarında çıkıp yücelerde gezersin ceylan kalbinde sızılar sezersin ceylan ben seni severim canımdan öte sen yüce dağları seversin ceylan yüce dağbaşları duman kar olur sevenin gönlünde sevda zar olur sanmaki bir ömür hep bahar olur yücelerden bakıp seyran eylersin aşk ile gönlünü eylersin ceylan rüzgara şarkılar söylersin ceylan yalancı dünyanın kanunu böyle sevenler ah çeker neylersin ceylan yolunun üstüne tuzak kurulur sevgiye vurulan bir gün vurulur sanmaki uzaklar hep seni korur dağlara şarkılar söylersin ceylan sen gönül türküsü, dağlar maralı dolaşıp dururuz bahtı karalı vurmuş felek bizi canevimizden gezeriz dağları yaslı yaralı çıkıp yücelerden Can’ a el eyle gülmeyen bahtına türküler söyle yalancı dünyanın kanunu böyle sevenler ah çeker neylersin ceylan 57 Figandayım, firgattayım, zardayım Turna idim uçamadım gölümden mecnun idim kaçamadım çölümden bülbül idim uzak düştüm gülümden figandayım, firgattayım, zardayım aşkın narı tutuşunca gönlümde eğildi dağ gibi başım önümde pervaneler gibi yanıp döndümde yamandayım, amandayım, zordayım sabır kar etmedi gözyaşlarıma yaz ayı yel vurdu yamaçlarıma güz ayı kar yağdı gür saçlarıma tufandayım, borandayım, kardayım amanımda be hey dağlar amanı dağılmaz başımın gamlı dumanı ecel peşimizde gitme zamanı hicrandayım, dumandayım, gamdayım üç günlük dünyada barınamadım kime ne ettiysem yaranamadım cehennem narından korunamadım fermandayım, ataştayım, nardayım bahar gelmez artık gönül gülüme boyun eğdim ihanete, zulüme selam saldım gelsin çirkin ölüme virandayım, zindandayım, dardayım 58 Munzur dağı çiçek açmış gülümser "Munzur Dağı Silelenmiş Garinen Aram Açık Ela Gözlü Yarınan Eller Düğün Bayram Eder Yarınan Benim Günüm Geçer Ah-U Zar’ınan" Türkü Munzur dağı çiçek açmış gülümser eser ılgıt ılgıt yel bayram eder bahar gelmiş karlar erir yol sesler çoşar deli deli sel bayram eder nazlı menekşeler titrer rüzgarda arzu halim kaldı o güzel yarda ne bilsin bu başım elemde, darda vurur tezeneler tel bayram eder sormayın kalbime kalbim ne diyor düşmüş ataşlara feryat ediyor sevdiğim kız ele gelin gidiyor çalınır davullar el bayram eder nergizler uyanmış keklikler seker yardan ayrılması ölümden beter hasret bahçesinde bülbüller öter dalmış hayaline gül bayram eder ne bir gül kokladım ne bir gül derdim ne de bu dünyada murada erdim en güzel gülümü ellere verdim el oğlu sarılmış kol bayram eder herkes yüreğine bir güzel seçti benim yüreğime ateşler düştü munzur çiçek çiçek bahar erişti yapraklar oynaşır dal bayram eder sevinçli yaylaya göçüp konanlar halaylar çekiyor kızlar oğlanlar sarılmış sazına aşık olanlar dağlar türkü türkü dil bayram eder 59 Sevinçler ellere, küs bana kaldı ömür gelip geçti gülmedim bir an dört mevsim ağlayan göz bana kaldı yan ey deli gönül sen derdine yan türküler yellere söz sana kaldı kimi bağ fizanda kimi bağ bigah güle har düştü bülbüle gamı ah eyvah yaralı gülüm eyvah eyvah baharlar ellere, güz sana kaldı hayatki bir türkü bir serin nefes hep gülüp oynadı deminde herkes gülmedi kör talih gülmedi bir kez bayramı ellere yas bana kaldı bir garibim böyle, bir bahtı kara durmadan kanadı içimde yara dört mevsim hasret bıraktı bahara güneşi ellere sis bana kaldı ne dalda çiçek ne çiçekte arım var ne yazda yağmur, ne kışta karım var ah çeken bülbülüm ahu zarım var sevinçler ellere, küs bana kaldı üç günlük dünyada barınamadım ne yaptım kimseye yaranamadım cehennem narından korunamadım ateşi yellere kül bana kaldı 60 Bağışla ey kalbim bağışla beni Unuturum dedim unutamadım kanlı gözyaşımı kurutamadım verdiğim son sözü tutamadım bağışla ey kalbim bağışla beni bir ömür boş yere bekledim durdum her güne bir azap ekledim durdum sırtıma bin kahır yükledim durdm bağışla ey kalbim bağışla beni yürek yanışımı söndüremedim ağlayan yüzümü güldüremedim gözyaşım sel oldu dindiremedim bağışla ey gönül bağışla beni 61 Aramıza dağlar girdi ne deyim Upuzun yollarda gelmek isterdim saçını koklayıp öpmek isterdim seni ömür boyu sevmek isterdim aramıza gurbet girdi neyleyim seni nasıl özlemişim bir bilsen ne olur habersiz bir çıkıp gelsen gelsen gözümdeki yaşları silsen aramıza dağlar girdi ne deyim elini elimde tutmak isterdim kalbini kalbime katmak isterdim bir ömür dizinde yatmak isterdim aramıza hasret girdi ne deyim hangi seller aldı seni, hangi yeller soldu hasretinden güller, sünbüller gözlerimde yağmur yağmur şiirler aramıza ahlar girdi ne deyim mecnun leylasına yanar çölünden ceylan suyun arar hasret gölünden seven ayrı düşer gönül gülünden aramıza dağlar girdi ne deyim ah çekip ağlarken dalında bir gül kendi feryadına sarılır bülbül sana kavuşmaktı en büyük ödül aramıza hasret girdi neyleyim 62 Yağmur olup düşsem bir gül dalına yağmur olup düşsem bir gül dalına süzülsem damla damla yaprağından turna olup uçsam canım vatana öpsem bin özlemle has toprağından kınar mı gurbeti saysam yıllara yanar mı hasreti döksem yollara çiçek çiçek sarılsam baharlara bir selam uçursam özlem dağından 63 Ne bülbül incinsin ne gül incinsin Sel olup akarsan ırmak incitme yağmurla yağarsan toprak incitme Rüzgarla esersen yaprak incitme Ne ağaç incinsin ne dal incinsin Ne ateşe dokun ne külü incit Ne Leyla’ya ah et ne çölü incit Ne bülbüle dokun ne gülü incit Ne bülbül incinsin ne gül incinsin Tutamazsan dalı yeli incitme Nehre akamazsan seli incitme Çalamazsan sazı teli incitme Ne çanak incinsin ne tel incinsin Edepli ol edebince takın Olma cahil meclisine yakın Nankör ile çıkma yola sakın Ne yolcu incinsin ne yol incinsin Sorma rengini, dinini, dilin Dostluğa dost ol, uzanan elin Arı gibi çiçek olsun her telin Ne kovan incinsin ne bal incinsin Terket gitsin nâm ile şanı Alnında dürüstce taşı nişânı Arada hatırla bu Nuri Can ı Ne bir gönül kır ne kul incinsin 64 Seninde gülbağın bin diken olur Gel yakma canımı, atma, ağlatma seninde kalbine bir değen olur kemend atıp yollarımı bağlatma senin de başını bir eğen olur zehir etme ekmeğimi aşımı sele verme gözlerimde yaşımı aşka eğme eğilmeyen başımı senin de başını bir eğen olur. riyakâr ağızla kelâmlar etme yalanla dolanla gayeler gütme kirli emellerle üstünü örtme seninde boynunu bir büken olur bu dünya başına çökerse bir gün bükülmez boynunu bükerse bir gün gözünde nice yaş dökerse bir gün sanmaki kahrını bir çeken olur dumanlar bürürse hayat dağını alırsa elinden sevda çağını târumar eylerse gönül bağını seninde gülbağın bin diken olur gözlerin kilit mi seven gönlüme bunca engelleri koydun önüme hep acılar örme sefil ömrüme seninde acına bir çöken olur 65 Varsın size kalsın gülüm gülşenim Alıp dertli başım yollara vurdum Terk-i diyar ettim vatanım yurdum Varıp gurbet elde mekanım kurdum Gayrı size kalsın gülüm gülşenim Ne baharım kaldı, ne güzüm kaldı ne yokuşum ne de bir düzüm kaldı ne yüze bakmaya bir yüzüm kaldı varsın size kalsın gülüm gülşenim Kapılıp giderken akan nehirde duramam, duramam ben bu şehirde döner miyim bilmem bir gün gelirde Gayrı size kalsın gülüm gülşenim Çoşkunca akarken tutuldu bendim ardımda sevmeyi bilmeyen dendim sevda savaşında hep ben yenildim varsın size kalsın gülüm gülşenim Sanmayın bu dünya hep size kalır kötüler hayat defterine sarılır seven sevdiğinden öcün mü alır gayrı size kalsın gülüm gülşenim Burnumda tütse de yurdum vatanım varsın uzaklarda kanasın canım kırılsın umudum, ağlasın kalbim gayrı size kalsın gülüm gülşenim Ben bir Can Nuri’yim canımdan bezdim ne bir gönül kırdım ne çiçek ezdim alıp dertli başım diyarlar gezdim gayrı size kalsın gülüm gülşenim 66 Hazanın savuran yeline düştüm Aldattılar aldatmadım birini öpmedim bir elde kanı, irini Redettim dünyanın bütün kirini Kötünün, alçağın diline düştüm Yüreğimde kara kara taşlarla Ömrüm aktı gözümdeki yaşlarla Başa çıkamadım kara kışlarla Tipinin, boranın eline düştüm Seller aldı düz ovamı, dağımı Yaşamadım gençlik denen çağımı Kopardılar naz gülümü, bağımı Hazanın savuran yeline düştüm Dolandım dünyayı yön bulamadım Riyakar dostlara yar olamadım Her kimi sevdiysem ah alamadım Mecnun’un Leyla’nın çölüne düştüm Hayat mı bir yalan, dünya mı sahte Doğruluk hayal mi, insan mı kahpe Yıllarca direndim bir doğru ahte inleyen bir sazın teline düştüm 67 Kime gül versen diken alırsın Gitmek istesende gitmez kalırsın ellere gül versen diken alırsın her nereye gitsen bir bela bulur bir köşede boyun büker kalırsın nerde arasan ara can ilacını dindirmez kimseler yürek sancını kalabalıklar içinde yapayalnız açılıp dökemezsin gönül acını kara bulutlar çevirir dört yanın kalbe sığmaz olur ah-ı isyanın gizlersin herkesten gözyaşlarını sancır da sancır kırılmış canın sökülür mihnetle bir bir ördüğün dolanır başında neler gördüğün bin laanet okursun kaderine kalırsın acılar içinde kördüğüm bir deli divane olur şaşarsın akarsın içine dolup taşarsın Mevladan ölüm dilersin tez elden her şeye rağmen yine de yaşarsın ne hayalde hayır ne de düşünde acılar bir hançer saplı döşünde kırılsın dişlisi çarkı feleğin her nereye gitsen gelir peşinde 68 Yusuf Geldik devr-i cihane meydâna düştük dertten kaçar iken derdi giryâna düştük söyle nedir bu derdin dermânı ey yusuf derman arar iken zeydi zindana düştük Hayat mı yalan ey yusuf, dünya mı sahte doğruluk mu bir hayal, insan mı kahpe yıllarca direndik de bir doğru ahte Bezm-i felek vurdu ahtı amana düştük Aldattılar aldatmadık birkez birini öpmedik namerdin kan irinli elini redettik bu dünyanın bütün kirini kadir bilmez bir devri zamana düştük Helalı harama katmadık ey yusuf menfaat için dostu satmadık ey yusuf münkürden yana taraf tutmadık ey yusuf iblisler içinde hisbi yalana düştük 69 Hayal adasında giz vurdu beni Şu gurbet ellerde kimsesiz garip Her öksüz bakışta göz vurdu beni Sen benim derdimi bilmezsin tabip Bahar ortasında güz vurdu beni Sel suyunda bir katrecik zerreyim Bazen gökyüzünde bazen yerdeyim Bilmem nerelerde hangi eldeyim Hayal adasında giz vurdu beni Deyme tabip deyme gönül yarama Dermansız derdime derman arama Saçları sırmadan geçilir amma Kaşlar karasında göz vurdu beni Bulut olup yağdım gül bahçesine Gül olup ağladım bülbül sesine Dolaştım yıllardır delicesine Sevda yollarında iz vurdu beni Çile kaynağından içtimde geldim İhanet çağından geçtimde geldim Aşkın sıcağından piştimde geldim Hasret yarasında köz vurdu beni Deyme tabip deyme bu gönül hasta Gülmedi kaderim kederde yasta Dökemem derdimi yarene dosta Dudak arasında söz vurdu beni Depreştirme beni dertlerim çoktur Sineme saplanan zehirden oktur Bin tabip çağırsan faydası yoktur Diken tarlasında öz vurdu beni Nuri CAN |
Sendin gönül sızım, sendin son nazım
Kırıldı çanağım çalmıyor sazım
Mızrap üzgün, çanak üzgün, tel üzgün
.......Bu kadar uzun ve sürekli şiir okumam yaşamımda pek
olmayan bir şeydir. Ama şiirlerinizi okumaya başlayınca anlam, duygu ve
yalın anlatım ustalığı ile sıkılmadan, yorulmadan okudum her birini
büyük bir haz alarak. Buradaki ustalık anlam değeri yanında anlatım
dilindeki sadelik ve akıcılık olsa gerek.
.......Böylesi duyguları yüreğinde taşıyan ve bu duyguları dizelere döken
usta kalem sahibini tüm içtenliğimle kutluyor, selam ve saygılarımı bırakıyorum.
.......Sağlıkla, mutlulukla ammaaa.... lütfen ille de şiirle kalın.