CİVRADA COCUK OLMAK
Ben mavi ile yeşilin birleştiği,
Deniz ile ormanın dağların seviştiği, Yokluğun ortasında, yokluğa doğdum. Ben yazları yamaç dağ yollarında, Altmışlık, yetmişlik, analarımızın sırtlarında, Yetmişlik çay sepetleri taşıyan, Elleri nasırlı, yüzleri güleç, İsyanın ortasında, pür neşe haykıran, Anaların kucağında yaşadım çocukluğumu. Biz yoklukların çocuklarıydık. Bizim oyuncaklarımız, Ağaçlar taşlar ve kuşlardı. Güneş erken doğardı üstümüze, geç batardı. Ne dünü bilirdik, ne de yarını. Bizim için hep bugün vardı. Pantolonlarımız yamalıydı, Ayaklarımız da lastik ayakkabı. Ceplerimiz delikti. Para meşin top, lüks kalırdı bizde. Çamurdan arabalar, gemiler yapardık. İçlerine hayallerimizi, düşlerimizi, ümitlerimizi koyar, Arabaları uçurur, gemileri yüzdürürdük. Bir denizimiz vardı, oyunlarımızı süsleyen. Anadolu gibi engin, bir Karun kadar zengin, Ve o denizimizde sandallarımız, Ellerinde balık kokan çaparileri, Bazen de ağları babalarımız. Gönlü gani, zengin mi zengin, Ve biz o denizimizde, Hem yüzerdik, hem mavro oynardık. Cebimizde misinalarımız, Ara sıra da balık avlardık. Çalılar toplar, ateşler yakar, Midye çıkarır, tava yapardık. Ara sıra da komşunun armudunu, eriğini, hıyarını çalar, Yağmur yağınca da, Kırba’nın mağazasının altında, zodi oynardık. Büyümekte sabırsızdık. Sahil kahvesinin penceresinin altında, Bafra, birinci, yenice, gelincik izmaritleri toplar, Büyük adam tavırları takınır, Keyifle içer, bir taraftan da öksürürdük. Dikin başında, kamyonlar yavaşlayınca, Koşar, kamyonların kasasından bisküvilerini, karpuzlarını çalardık. Analarımız erken kalkardı sabahları. İneklerini yallar, tarlalarını beller, Yüreklerinde güller biterdi, güller. Ne o eski günler kaldı geriye, Ne de o eski analar. Dedik ya yokluk vardı, yokluk. O yokluğun ambargosunu delen, Analarımız vardı. Kışları ağdan sinefterler yapıp, O sinefterlerde, Çironlar, çahlagalar yakalardık. Kuş lastiklerimizle, kospa avlardık. Üşüyünce ev de ateşin küllerinde, Demir elmaları pişirip mısır patlatırdık. Gece olunca lambalı radyomuzdan, Arkası yarın, radyo tiyatroları dinlerdik. Biz o zamanlar, televizyonun adını bile bilmezdik. Hasan Yılmaz Sözlük Mavro: Deniz de oynanan bir çeşit oyun. Zodi: Bir çeşit sobeleme oyunu. Sinefter: Ağla yapılan, kuş yakalama tuzağı. Çiron çahlaga: Yöresel kuş ismi. Kuş lastik: Sapan. Kırba: lakap. |