Kahvenizi Nasıl Alırdınız Beyefendi
erken kalktım bu sabah
geceden abuk subuk bir sürü rüya dolanıyor zihnimde sırasıyla ne şerre yorulacak gibi ne de hayra yine de hayırdır inşallah evin pencereleri sonuna kadar açık bol oksijen misafirimiz dalından kendini feda etmiş gözü pek birkaç yaprak kaytarmış rüzgarla perdenin arkasında bilmem ne halt edecek anlamamak mümkün değil mevsim sonbahar üzerimde sarı çiçekli pazen sabahlık tam benim tarzım ayağımda mavi ponponlu terlik mutfakla salon arası şıpıdık şıpıdık kaynaya kaynaya yarıya inmiş bakır cezve ocak üstünde ah! şimdi bu tek de içilmez olsaydı olmaz mıydı şurada iyi kötü bir adam hafif bir tebessüm edip de fazla yüz vermeden sorsaydım nezaketen elimde iki küp şeker erimeden -kahvenizi nasıl alırdınız beyefendi? söylemesi bile ne kadar güzel -kahvenizi nasıl alırdınız beyefendi? “höpürdeterek” deseydi “höpürdeterek” basıp da ardından kahkahayı ne çok severim esprili adamı gözüme girseydi dinlenirken bir soluk rüyamda keşke keşke hiç gitmeseydi lokumda vardı oysa tepsinin kenarında çifte kavrulmuş Nebahat kadın geçen Antep den getirmiş azıcık tadımlık gönlünden düşmüş ne yapalım kısmet değilmiş Gülnur Ateşoğlu |