YAŞAMAK
YAŞAMAK
kapında çocuklar oynaşıyor bağrışları allak bullak bir resim yağmur sonraları, inatlaşan akrep ve yelkovan iyiden iyiye bastıran karanlık gibi çocuklar; her zaman çocuk bense her zaman sensiz gibiyim. hem bu sensizlik de neyin nesi! kâsım’ın dükkanına ne vakittir uğramadığım geliyor aklıma ve ayyaş bahri’den habersizliğim balıkçı hasan, açılmıyor mu artık denize seyyara da çıkmıyor kaç gündür simitçi hüseyin de yok bu aralar soğuktandır diyorum.. annem gibi özlediğim kadın ya sen neredesin kar yağıyor mu oralara da akşamları gaddar poyrazlar esiyor mu çığlığa benzer sesinden sende korkuyor musun? bu aralar sessiz ve sensiz her yer... ağırlaşıyor, iyiden iyiye hava sokaktan geçen arabaların klakson sesleri de olmasa odamın dört duvarına hiç bir ses çarpmayacak gibi ve ah şu kuşlara tutkunluğum olmasa hiç aralamayacağım perdelerimi. bir vakit, çatıma bir güvercin ailesi tünemişti acaba nasıllardır şimdi, göç ettiler mi mart sonu nisan başı gibi buralar bense hep bir ara’lık tutturmuşum sorma gitsin... hangi ufuk çizgisi ayırıyor seni benden hangi sıra dağların ardından, açılıyor sana yollar sonbahar gibi bir mevsim gözlerime güz gibi bir mevsim hayatıma yerleştiği sıra ilkbahar da yerleşmek üzere, memleketime şimdi çay bahçelerini manolya kokuları sarar parkları çocuklar doldurur ve seyyar satıcılar da anneler gibi şemsiyesiz bir gün diler tanrıdan... bana kalsa, ben bir tek seni dilerim... sigaram, son demini almak üzere şimdi içilmeli o son yudum çay ya da içilmemeli bir sonraki sigaraya dek... hangi ufuk çizgisi ayırıyordu seni benden gözlerinin arası cebelitarık boğuluyorum her bakışında ağlamak ağlamak geliyor içimden... tutunacak bir dalı olmalı insanın sevecek bir şeyleri... yokluğunu sevmek bile güzel alışkın değilsin böyle sözlerime anla artık; yokluğunda nasıl kaybedilmiş gibiyim şarkılar anlamsız, dizilerin eski tadı da kalmadı sensizken bir kitabın vardı camın önünde yaprakları iyice sararmış nasıl da benziyoruz onunla yokluğunda ikimizde solmuş gibiyiz dön artık gidişinden boş ver cebelitarık’ı sen karış suyuma... huysuz bir adam oldum iyice ne tadı kaldı gündüzlerin ne de sensiz sabahlanan, gecelerin hayır bu böyle olmayacak ölmeli bir ruh benimle vakit daha geceye hayli varken... beklenecekse bir durakta bir sağanak da bastırmalı yoksa kim saklar ki gözyaşlarımı öpülecekse dudağım biri tarafından öpen dudaklar senin olmalı yürüyeceksem bu yalnızlıkta eşlik edenim, gölgen olmalı hangi minibüs sizin sokağa uğruyor hastanenin köşesinden dönen mi kaybolurum diye sormuyorum her yüreğin yarısı hasret olduğu gibi FATİH TUNA |
...Edebitat Defteri samimi ve güćlü bir kalem daha kazandı..hoş geldin kardeşim...