Kırık Camlar Gecesi
Gözlük arkasındaki günlerimiz kalmadı ne yazık ki
Belki sonunun varacağı yerden kaçtık erken vakit Belki de; Yorgunluğun üzerine paspas çekip Eros’un yeni yüzleriyle selamlaşmaya yetindik... ’Kırık Camlar Gecesi’ Auschwitz’in kapılarının içinde bir Guido olmadık Tekilliğimizin geleceğinde kurulan hayallerimizde Kötü reklamların parmağımıza yüzük takmasını da istemezdik zaten Adlarını hatırladıklarımız olmuştur , kır saçları toplamadan anılarınızı Ya yeryüzünün bir saksı dükkanında yeşertecek Ya da semadan silecek; Bulutsuzluk özlemleriyle Yağmuru peygahlayan gözlerinizden Dillerin son eserini ağzınızdan kopararak Kadim bir uygarlığın çöküşüne damla damla son verecek anılar... Karnını kurcalayan mahalle parkının son sağlam salıncağı Ellerini bıraktığın son zincirin halkasından düğümlenmiş Hafif aşağıya doğru burnunun dikene yol alırken Serkeş eşkiyaların uyandığı köprü altı tren raylarında kendisini Son yolculuğuna iterek Beş parmak sağ sol depremine kurban etmiş bir kadın... Hikayesi satılık bu kadının sigara dumanı kokan parmakları Erkeğinin onu her aldatışında mektubuna defalarca ’Seni sevmiyorum’ yazacak kalemini idam ederek Son acıma orkestrasının hüzün tınısının aflara soyunduğu an Kefaretiyle küfürlük hayata geri dönücek adam... Kimbilir nerede hıncını aldı da akrep yelkovanın Yakaladıkça zehirledi, Burnu kanıyan aşkların seyehat biletlerini... Vakti geçiyor Ya o olmasaydı dediğin aşkın son günüyse şayet… |