Ruhumun prangaları çözülünceye kadarBir ölü denizin sessizliğinde kaybolan umutlarımı arıyordum Yüzümü okşayan sevdalı rüzgârın esiniyle İçimin kabardığını hissettim Saatlerce konuşmayan dilim, Yıllarca aşka hasret melalim inliyordu Zihnimin vurgun hali acı veriyordu, ufuklar açmıyordu Ağlamanın acziyeti yüreğimi dağlayarak üzüyordu Oysa bir can olarak Samimi yaşamak hakkımdı Aldatılmışlığın korkusu, şartlanmış lığın sultası nesilleri heba ediyordu Nereye baksam Ve hatta feda olmak için gönül yollarına yatsam Ezilmenin bin hüznüyle vicdanımla aklansam Anlaşılmak için bir korku Yaşamadan uyusam başım ağrımıyordu Ne oldu, nasıl oldu da Tefrikalar kalpleri ayrık otu misali kuşattı Bireyin sosyal ve hukuki hakları gasp edilerek dışlandı Makamlar gönülde saltanatlaşıp İhsanı, inayeti ve takvayı bir çırpıda gönüllerden attı Ne kadar dile gelen Maslahat varsa ruhsat satıldı azim kimlere kalmadı Geriye ne kaldı, ruhundan bihaber nefesler kalbinde aşkı yaşamadı Hiç yaşasaydı Hamaset bu kadar yayılır ve ayyuka çıkar mıydı Heveslerin bedene hasredilen Ve zerke dilen Türabı insanı hiç yorar mıydı Lehçenin bin bir çeşit zenginliği aşikarken, kavga ve dalaş olur muydu Cehalete has çığırtkanlık Hiç kulakları yılgınlığa savurur muydu Ne oldum delisi olmak Ne kadar insan olmak ve kul gibi yaşamaya Zemin hazırlayan ahmaklık ve uygun bir zamanda yol aldıran çılgınlıktı Susmak, mahkûmun çaresizliğinde, Mahzunun melalinde ki uhdeyle Ruhumun prangaları çözülünceye kadar Cehdin vecdine ereceğim bir gün O öyle bir gün ki, Gözyaşları sel olsa bile nafile, Aşk; hakkıyla gönülde filizlenmeyince, Vicdan netleşmeyince, Hesap her dilin ahenkli nefesinde sevdayı secdeyse Arafat’a çıkan, vakfe yapan gönüller Mukallit olmaktan kurtulup Tahkike erişse Ve bu minval üzerine hali fakirliğini hasrederek yüzleşse Aşkın, iksirinden yudum yudum nefeslenerek maveranın vecdine girse Mustafa Cilasun |