Cemını Gordum ınsan Cemını
cemimi gördüm insan cemini
hüdaya uzanan elleri vakte tapınmayan cihetleri ve ne güzelldi niyetleri hakikati ayıklamak günah hasadından, sevaba sığınmak bu sağanak vicdansızlıktan. bir tek el ele tutuşmak, acının o nankör ilkliminden insanı uzak tutabilirdi. , gerisi yalnızdık yıldırım düşerken şehre, cemini gördüm insan cemini yanmak ile donmak arasında aydınlığa yar olan ve bergüzar olan ne varsa benden yana, amber makamından ılık ılık kanatlanıp süzülüyorlardı. Sen, her döktüğü göz yaşı, sahraya tane tane kum olan, olumlu. En fazla bir avuç serap kadardır fiziki haritada kapladığın alan Bir avuç kan doldurma sırtındaki çuvala! damarlarındaki-Kadardır kader değil midir.. ... saltanatı bu mahkumiyetde iğne elimde iplik elimde tabut önümde bir cem dönüyordu dünyanın dönmeye utandığı o günde eriyordu ruhumun demir parmaklıkları Ölmek en güzel olduğunda Binlerce kez daha doğmak daha güzeldir derken Yaşlanarak ulu çınara, ahhh! yaşamak dedi . cem’in en yaşlı dedesi işte bu, en temiz en sakallı ve en beyaz, neticeydi -özgürlük aleminde kendine bir yer bulabilmiş olan her nesne şahsına münhasır ‘adem’ in önünde diz çökmektedir özgürlük dışında , kururken canınını bağışlamaktadır her başak tanesi her emek her ekmek ve ütopya her zafer işaret etmektedir, alın terini ve her şey sonunda insana kabil olmakta leylalı bir hiçliğe manzume olmamalı mejnun ve aşık olmak yasaklanmamalı garibana -hazine mevkine bir haziran günü defnolmaksa lütuf, hakkıdır verilmeli.odur asıl imanı hala soğumamış hamurunda , Çernobil çelişki atom bombası çelişki domuz kurşunu çelişki kapitalizm oymalı sanatları çelişki dostanizm vurmalı çalgıları çelişki Kardeşizmin, göbek bağından bir santimetre uzun değil bu işkenceye iradesi Barışizm saygıdan yoksun başların gönül elçisi Devletizm oyun oynuyor ejderhayla kılıç kanunsa din yasaklanmalı şu alemi hürriyet de madem çocuksa madem masalsa madem bu hayat bir usulsa yoksa ne bilsin parayı bilmeyen , -doks’u cemini gördüm insan cemini namusu leylak rengiyle soluyorlardı her umuduna bir damla niyetiyle avuçlarını açıyor koca bir yağmur merhametiyle geleceğe sunuyorlardı ,,, ne kesin galip, mutlakiyetin kamburu gibi zangoç olabilidik nede kesin mağlup, şeytanın rehberi olmak nasibine ve mutlak erişmeliydik. üstüne ilim diye keşfedilen kıyametin (katliamın) her geçen gün daha hızlı bir ivmeyle aktığını ve gırtlağında hissederken, ağır yumruğunu yutkunabilmek bile istemezsin sonra ömrü mü uzatacaklar, anladım daha fazla utanmak için bu mucizeviyat tarlasını yaprakların 3. Şahıs’i olan rüzgara hormetlerini, sevginin kabiliyet olmadığını. , layıkıyla yasamanın kısmet ve potamyanın meze olmadığı , bir gülümseme sardı etrafımı rengime ırkıma cinsiyetime bakılmaksızın. cemini gördüm insan cemini en son etrafımda fazileti kendine bırakılmış bir daire/dünya çiziyorlardı su be azizim, su aziz olan. |