Dönmesin DünyaBu ne salıktır ki hayatımı kızıl deniz gibi ayıran, Ömrümün kalan yarısı, tek nefeste harcayan. Eskiden bir pınardı, içinden saflık akan, Şimdi baktığımda akan, sadece kan ve revan. Masum hatıralar kılıcı çoktan çekti, Artık gönül bahçesi, cesetlerle dolmuş savaş yeri. İçimde doğan izler bunun tecellisidir, Bin bir kere yıkasan da, çıkmayan bir kir. Çünkü uzakta, bir bekleyen var ufukta! Dümeni atmış sallanıyor sonsuz karanlıkta, Tecil edilmez onun kara kaplı bileti, Yalnız birimizi alıyor, ne kalleş bir gemi! Oysa küçük sevinçler doğacaktı beyaz kundaklara, Babanın ismi üflenecekti zeytin kulaklarına. Cıvıltıları, mahremde hiç geçmeyen bir tını, Omuzlarımız taşıyacaktı küçük kaygılarını. Söyleyin şimdi bana ey çöp çatanlar! İnsana ömür biçen, beyaz önlüklü şeytanlar! Anladım ki sizin ilminiz sadece bir hikaye, Hangi merhem fayda eder yarısı olmayan yüreğe? Ruhumu kertip sensizliğe hancı olmuşum, Aynı masal gibi, bir varmışım bir yokmuşum. Bu yüzden toprak olup gidecektim dünyeviden, Ya da dönmeyecekti dünya, hala zamanımız varken. Evet, dönmesin dünya! Ve çağlayan zaman donsun, Varsın bütün günlerimiz aynı olsun, Tek bir takvim yaprağına nice ömürler dolsun. Sabah olmasın, güneş doğmasın, Gece olunca çıkmasın ay, Ne de tek tek ismini koyduğumuz yıldızlar, Baharın ilki de olmasın sonu da, Yorgun gölgeler çoktan razı olduğu gibi kalmaya. Katılmasın nahoş güneş eski yerine, Çiçeklerin ihtiyacı yok onun nankör sevgisine. Ben, tek tek sökerim yaprakları güneş yerine, Bedenimi yakar ateş olurum yeryüzündeki bütün çiçeklere. Böylece ruhum sana olacağına olur hürriyete hasret, Bedenim yanıp kül olsa da bakma, zühul et. Yeter ki geçmesin günler, dönmesin dünya, Ruhum solacağına, yansın bedenim ömrüm boyunca. “Hayat arkadaşının amansız hastalığa yakalandığını, 6 ay sonra yolcu olduğunu öğrendikten sonra...” |