AYRILIĞI BEŞ GEÇEDün gece, İnatçı bir öfkeye nedensiz, Mağlup bıraktığın bendeki sevdanı, bende ardın sıra yaktım . Elim bile titremedi. O kahrın esaretinde, sana dair ne varsa, Aklımda, yüreğimde, Topladım, çıkardım. Ne varsa savurdum. savurdum, ayrılığı beş geçe… Serptim isyanımı bu karanlık, bu soğuk şehrin üzerine, Öfkem isyanımı, aştı ardın sıra... Sen yalancısın, Yalancı bir ışıltıymış, göz bebeklerinde sevdamız… Acıtarak, kanatarak dökülürken, Pişmanlığın eteklerinden, gül yerine, Kül rengi hatıralar… Anladım, anladım ki, sen sadece, bir avuç gözyaşısın. yol bulup sessizce akarken, çaresizliğin, O soğuk kaldırımlarında,… Ben bilemedim, bilemedim ki, Ben mi çok sevdim? Sen mi hiç sevmedin.? Vakitsiz, simsiyah bir susku, çökerken üzerimize, Nasıl bir vicdanın kabul günüydü bu? Yekpare umutlarımızı, Kuzgunî bir kefene Kundaklayıp. Öylece, ardına bakmadan gittin...… Oysa, ben seni sevmiştim, Sevmiştim, be Allah’ın cezası… Uğrunda ölecek kadar,… sen de seviyordun ya? Üstelik, kafana sıkacak kadar… ve ben sana, inandım, yandım, koşulsuz kandım da, Bu ayrılığın laneti,… nereden esti böyle? bu yalnızlık rüzgarı... nasıl düştü içimize, Bu vuslat ateşi...… Söyle başımızdaki hülyaların, belini tam orta yerinden, nasıl kırdık? nasıl kıydık bu nazlı sevdaya? Hâlâ aynı kısırdöngü, aynı soru, İki kere ikinin dördünü, çarpar gibi suratına… Sorarım, bir cevabın yok mu? Sen mi değiştin, yoksa ben mi kördüm? Ve şimdi gittiğin yerlerde, ben yoksam, bulamıyorsam ben de seni, hiç bir adreste, Düşünmez miyim?… Habersiz adımı değişti ölümün? yoksa! ben mi yaşamadım ? O göz bebeklerinde bulduğum, bu delicesine, bu çılgın sevdayı, içmeden... Ben mi öldüm , ayrılığı beş geçe? ________yorgunkalem... |